Logo
Bu sayfayı yazdır


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu

No: RD-BA-2025-MB-TR-24 H. 20 Cumâde’s Sânî 1447
M. Perşembe, 11 Aralık 2025

Ürdün Bütçeleri Yozlaşma Konusunda Birbirinin Kopyasıdır; Borçlanarak Sunulan Çözümler, Halkın İşlerini Umursamayan Rejimin İşlevsel Rolüyle Birebir Uyumludur

Hükümet, 2026 yılı genel bütçe yasa tasarısında kamu gelirlerini yaklaşık 10.931 milyar dinar olarak tahmin etti. Bunun %75’i vergilerden, 735 milyon dinarı ise dış yardımlardan oluşuyor. Maliye Bakanı, cari harcamaların 11.456 milyar dinar, sermaye harcamalarının ise yalnızca 1.6 milyar dinar olduğunu açıkladı. 2026 yılı için öngörülen bütçe açığı ise GSYH’nin %4.6’sına ulaşıyor.

Bütçe meselesi, on yıllardır kısır bir döngü içinde ele alınmaktadır. Bütçe tasarısı önce Temsilciler Meclisi’nin Mali Komitesi’ne sevk edilmekte, komite ilgili kurumlarla görüşüp ardından da marjinal önerilerini Meclis’e sunmaktadır. Daha sonra da milletvekilleri, seçimlerde halk desteğini kazanmak amacıyla her bütçe döneminde tekrarlanan tiyatrovari bir sahneyle tasarıyı görüşmektedir. Nitekim Meclis’in bugün “ikna ya da baskı yoluyla” bütçeyi onaylaması bekleniyor. Hükümet ise “Biz onları sövgüye doyurduk, onlar ise (ganimet olarak) develeri aldı” misali, kesinleşmiş zaferin sarhoşluğuyla yoluna devam etmektedir.

2026 yılı bütçe kanun tasarısı, kapitalist ekonomik sistemde adet olduğu üzere gelirler ve giderler açısından tahmini rakamlara dayanmaktadır. Hükümet, ekonominin %2.9 büyüyeceğini iddia ediyor ve bu iyimser tahmini, gerçek bir karşılığı olmayan küçük ölçekli sermaye projelerine dayandırıyor: Ulusal deniz suyu arıtma projesi, demiryolu projeleri, gaz arama ve nakil projeleri… Bunların çoğu yıllarca ertelenen, hatta çoğu zaman hiç uygulanmayan projelerdir.

Maliye Bakanlığı verileri; halkın tasarruflarının zayi olması tehlikesini barındıran 11 milyar dinarlık Yatırım Fonu (Sosyal Güvenlik) borçları da dahil olmak üzere, Ürdün’ün toplam kamu borcunun bu yılın Ağustos ayı sonu itibarıyla 46,849 milyar dinara yükseldiğini göstermiştir. Bu rakam GSYİH’nin %119’unu oluşturuyor. Bu, kapitalist ekonomik göstergelere göre çok yüksek bir orandır ve devletin borçlarını ödeyemediğinin veya daha sonra borçlanamayacağının bir göstergesidir.

Faiz giderleri ya da borç servis maliyetleri, 3 milyar dinarı aşarak, 1,6 milyar dinar tutarındaki sermaye harcamaları ödeneğinin iki katına ulaşmıştır. Bu durum, rejimin 1989’dan beri bağlı kaldığı ve zor durumdaki ekonomiyi daha fazla krediyle ve borçları yeniden yapılandırarak tedavi etmeye dayalı kısır IMF programlarının bir sonucudur. Amerikan ve Avrupalı kredi derecelendirme kuruluşlarının sahte derecelendirmeleri de buna yardımcı olmaktadır. Ürdün’ün kredi notunun “-BB” seviyesinde sabit tutulması, daha fazla faizli borçlanmaya bulaşmasına olanak sağlamaktadır. 2026 finansman bütçesinde, hükümetin şimdiye kadarki en büyük borç geri ödeme yılına hazırlandığı görülüyor: 7.3 milyar dinarın büyük bölümü borç ödemelerine gidecek.

Tüm bu borçlanma politikaları, ülkeyi borç tuzağına sürüklemeyi ve böylece Ürdün’ü siyasi açıdan şantaja açık hâle getirmeyi amaçlıyor. Amaç, rejimi sömürgeci işlevine uygun şekilde yönlendirmek; Amerika’ya, Avrupa’ya ve Yahudi varlığına boyun eğdirtmektir. Bunun son örneği Trump’ın Gazze planıdır. Kötü ekonomik durum, felaketin ve uçurumun eşiğine gelmiştir. Batı’da pusuda bekleyen sömürgecilerin siyasi bir kararıyla her an çökebilecek bir noktaya gelmiştir. Nitekim Trump yönetimi, ikinci döneminin başında sopayı göstermiş ancak daha sonra geri çekmiştir.

Ürdün’ün ekonomik sorunu, bütçe tekniğinde, rakamlarda, girdi-çıktı dengesinde ya da bütçe açığında ve borçlanmasında değildir. Bilakis sorun, bütçenin dayandığı fikirde ve devletin izlediği ekonomi politikasındadır. Bu ekonomik krizi ele alanların, sorunun ömrünü uzatan ve onu devirdaim ettiren yamalar dışında, sorunun aslına inerek bir çözüm ürettiklerini görmüyoruz.

Biz ise Hilafet Devleti’ni kurma çabamızda, Ürdün’ün ve tüm bölgenin ekonomik sorunlarına tek gerçek ve köklü çözümün İslam’ın ekonomik sistemi olduğunu görüyoruz. Çünkü İslam’ın mali politikası, İslami akidenin ve ekonomik sistemle ilgili şer’î hükümlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Kapitalist sistem gibi beşerî bir sistem değildir. İslam’da yıllık bütçe hazırlanmaz, bunun için kanun çıkarılmaz ve Meclis’e sunulmaz. İslam’ın bütçesi Beytülmal’dir. Beytülmal’in gelirleri tahmini değildir, beklenen rakamlar da değildir, bilakis gerçek rakamlardır, şer’i hükümlere göre tahsil edilen mallarla ilgilidir. Giderler de aynı şekildedir; bunlar, gerçek giderlerdir. Yılların değişmesiyle değişmeyen daimî şer’i hükümler uyarınca fiilen harcanan giderlerdir.

İslam, faizli kredileri haram kılar; İslam’da faiz, Allah’a ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e savaş ilan etmektir. İslam ekonomisi borçlara ve vergilere dayanmaz. İslam iktisat nizamında asıl olan; borçları devir daim ettirmek değil, serveti dağıtmaktır. Sanal borsa ve tahvil piyasalarında değil, üretimde ve reel ekonomide parayı hareket ettirerek insanların işlerini gerçekten gütmek ve onları kalkındırmaktır. Yönetici, servetleri işletir ve yatırıma dönüştürür. Çünkü bunlar kamu mülkiyetidir ve geliri Ümmete dağıtılan temel bir kaynaktır. Ürdün, onlarca uzmanın 1960’lardan beri dile getirdiği gibi ve Hizb-ut Tahrir’in de o dönemde işaret ettiği gibi yeraltı ve yerüstü muazzam kaynaklara sahiptir. Ancak rejim, siyasi bağımlılık ilişkisini korumak için bu zenginlikleri çıkarmamayı tercih etmekte ve ülkenin fakir kalmasını kendi varlığı için bir gerekçe olarak kullanmaktadır.

Ey Ürdün Müslümanları! Ey Ürdün halkı! Sorun, yüksek borç oranı veya yaygın yoksulluk ve işsizlik değildir. Hatta sorun aslen ekonomik sorun da değildir. Esas sorun, Ürdün’ün bugün bu rejim tarafından yönetiliyor olmasıdır. Çünkü Ürdün, sömürgeci kâfirlerin aslından kopardığı ve kendilerine siyasi ve ekonomik olarak bağladığı bir varlıktır. Ürdün’ün sorunları, ancak ülkenin kendi gerçek jeopolitik kimliğine geri dönmesiyle kökten çözülebilir. Ürdün, Şam diyarının ve İslam Devletinin bir parçasıdır. Bu gerçekleştiğinde Ürdün, komşu Müslüman beldelerle siyasi ve ekonomik bütünlüğünü yeniden kazanacak ve sömürgecilerin hedef aldığı devasa kaynaklarla birlikte gerçek bir güç odağı hâline gelecektir.

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَىٰ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ“O ülkelerin halkı iman etseler ve sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık.” [Araf 96]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 
http://www.hizb-jordan.org/
E-Mail: info@hizb-jordan.org

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.