Pazar, 23 Safer 1447 | 2025/08/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS-BA-2025-MB-TR-32 H. 20 Safer 1447
M. Perşembe, 14 Ağustos 2025

Netanyahu’nun Açıklamaları Kıskacında Yahudi Varlığının Gerçek Yüzü ve Mısır’ın Cılız Tepkisi

Yahudi varlığı Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ hayalinden ve etnik temizlik ve genişleme planlarından bahsettiği son açıklamaları, bu varlığın liderlerinin kalplerindeki ihanet, sözünde durmama ve İslam topraklarına duydukları bitmek bilmeyen açgözlülük gibi kötücül inançları bir kez daha gözler önüne serdi! Bu açıklamalar, bir dil sürçmesi değildir, aksine Siyonist siyasi ideolojide belgelerle sabit olan planların ve sahada adım adım hayata geçirilen programların somut bir yansımasıdır.

Nitekim Yahudi liderler, çevrelerindeki siyasi iklimi güvenli bulduklarında ve Arap rejimlerini ya çaresiz ya da işbirlikçi gördüklerinde, yayılmacı emellerini pervasızca dile getirmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Eğer Netanyahu, o muazzam ordusuna, o devasa halkına ve o stratejik konumuna rağmen o koskoca Mısır’ın iradesine kilit vurulmuş olduğunu ve Kahire’deki mevcut siyasi düzenin, “barış” adı verilen ihanet anlaşmaları çerçevesinde, Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak ve onunla güvenlik-askerî işbirliğini sürdürmek üzerine inşa edildiği bilmeseydi, bu küstahça sözleri sarf edebilir miydi?

ABD Başkanı Donald Trump da daha önce “İsrail çok küçük” diyerek onu genişletmek gerektiğini söylemişti. Bu açıklamalar, ister gasıp varlığın bir yetkilisinden ister Batı’daki destekçilerinden gelsin, Yahudi varlığını sağlamlaştırmak ve nüfuzunu genişletmek amacıyla bölgenin haritasını yeniden çizmeye yönelik bütünleşik bir siyasi, güvenlik ve ekonomik projenin varlığını doğrulamaktadır.

Aslında herkesten çok Mısır’ın o sözde ulusal güvenliğini tehdit eden bu açıklamalara karşı Mısır Dışişleri’nin verdiği resmi tepki, yalnızca ‘kınama ve açıklama talep etmek’ oldu. Sanki ortada Mısır’ın egemenliğine, topraklarına ve kaynaklarına yönelik doğrudan bir tehdit yokmuş da, basit bir medya polemiği veya siyasi bir yanlış anlama varmış gibi davranıldı!! Kahire’deki işbirlikçi yönetim ne alarm durumuna geçti, ne ümmeti seferberliğe çağırdı, ne de Siyonist tehditlere karşı tek bir ciddi adım attı! Bu sessizlik ve eylemsizlik, bu rejimin ihanetinin ve acizliğinin en büyük kanıtıdır!

Aslında Mısır rejiminin bu pısırık tepkisi yeni değildir, aksine adımlarını uluslararası ve bölgesel taahhütlere göre şekillendiren bir politikanın devamıdır. Bu taahhütlerin başında ise, Mısır ordusunun hareket kabiliyetini sınırlayan ve hem Sina’nın hem de bölgenin güvenliğini ABD ve müttefiklerinin vizyonuna bağlayan Camp David Anlaşması gelmektedir. Böylece ölüm kalım meseleleri, soğuk ve ruhsuz diplomatik dosyalara dönüştürülmüştür. Bu dosyalar, bir yandan halkı afyon gibi uyuşturan, diğer yandan düşmanın yüreğine ‘endişelenme, her şey yolunda’ diye su serpen göstermelik açıklamalarla idare edilmektedir. Halbuki bu dosyaların, toprağı ve onurunu korumak için ciddi adımların atıldığı birer mücadele meydanı olması gerekirdi.

Mısır rejimi, tıpkı diğer Müslüman ülkelerdeki rejimler gibi, işgalciyle savaşmayı emreden İslam inancına göre değil de kendi sığ çıkarlarına ve uluslararası bağlantılarına göre, özellikle de Yahudi varlığının güvenliğini sağlama ve varlığını garanti altına alma kaygısına göre hareket etmektedir. Dolayısıyla verilen o cılız tepki, Yahudi varlığıyla aralarındaki o can ciğer dostluğun özüne halel getirmeden, sadece halkın gazını almaya yönelik göstermelik bir çabadan ibarettir.

Aslında bu açıklamalar ve barındırdığı tehditler ile yayılmacı projeler, Müslümanlara karşı açılmış yeni bir savaşın ilanıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

  وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا“Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” [Bakara 217] Bu gerçeğin en bariz örneği Yahudilerdir: Geçmişte verdikleri sözlerden dönmüşler, anlaşmaları bozmuşlar, Müslümanlarla savaşmışlar ve İslam Devleti’ne karşı putperestlerle iş birliği yapmışlardır. Bugün de onların torunları atalarının yolundan giderek aynı ihaneti tekrarlıyorlar. Hatta Batı’dan aldıkları destekle daha da ileri giderek, çok daha vahşi ve acımasız bir şekilde işgal, sürgün, katliam ve yurdundan etme suçlarını işliyorlar.

Yahudi varlığı, Mısır rejimi de dahil olmak üzere tüm Müslüman coğrafyasındaki rejimleri, kameralar önünde ne kadar atıp tutsalar da, kendi sınırlarının ücretli bekçileri ve güvenliğinin sigortası olarak görmektedir. Çünkü acı gerçek şu ki Mısır rejimi, yalnızca Amerika’nın kendisi için çizdiği çizgiler içinde hareket etmektedir. Bu çizgiler ise Yahudilerin güvenliğini, Müslümanların kanı ve onurunun dahi üstünde tutmaktadır.

Netanyahu’nun son açıklamaları ile Trump’ın önceki ifadeleri bir arada değerlendirildiğinde, Yahudilerin doymak bilmez iştahının sadece Kudüs, Batı Şeria ve Gazze ile sınırlı olmadığı, asıl hedeflerinin Sina, Nil ve Arap coğrafyasının bazı bölgelerini de yutmak olduğu açıkça görülür. Bu bir siyasi komplo teorisi değildir, bizzat kendi literatürlerinde yazan ve açıkladıkları kirli planlarının bir parçasıdır. Bu yüzden onlara karşı sergilenecek en ufak bir rehavet, bu karanlık emellerini gerçekleştirmeleri için onlara sonuna kadar kapı aralamak demektir. Bu açıklamalar, aslında düşmanın, sadece toprağını değil, tarihini ve dinini de yutmak için plan yaptığına dair her bir Müslümana bir mesajdır, kulağına küpe olması gereken bir uyarıdır. O yüzden artık lafı bırakıp, ihanet belgelerini korumakla değil, tek gayesi Allah yolunda cihat olan bir orduyla harekete geçme vakti gelmiştir!

Ey Mısır Kinane halkı! Yahudi liderlerin ve Batılı hamilerinin açıklamaları, niyeti gayet açık mesajlardır. Bu mesajlara verilecek cevap, kınama bildirileri veya diplomatik girişimler değil, düşmana sahada yeni bir gerçekliği dayatacak olan somut eylemlerdir.

Ey Kinane askerleri! Sahip olduğunuz güç ve ülkenizin konumu, size Allah katında çok büyük bir sorumluluk yüklüyor; sakın bu tarihi fırsatı kaçırmayın. Çünkü Yahudilerle olan bu mücadele ve savaş, bir inanç ve varoluş mücadelesidir ve tek çözümü Filistin’in tamamen özgürleştirilmesidir. Bu nedenle sizin göreviniz, bu işgalci yapıya karşı topyekûn bir savaş ilan etmek, onu bu Mübarek Topraktan söküp atmak ve ümmetin gasp edilen otoritesini geri almaktır.

وَلَيَنْصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ“Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah’a aittir.” [Hac 40-41]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER