Cuma, 28 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Müslümanlar! Namaz Odalarının Kapatılması İslam’a Bir Saldırıdır ve Buna Güçlü, Toplu Bir Siyasi Direnişle Karşılık Verilmelidir

Kopenhag Üniversitesi yönetimi, namaz odası hakkında yapılan yoğun siyasi tartışmanın ardından Kasım ayının sonlarında Müslüman öğrenciler ve personelin yirmi yılı aşkın süredir herhangi bir sorun yaşamadan günlük namazlarını eda etmek için kullandıkları ve “sükûnet odaları” olarak bilinen yerleri kapatma kararı aldı. Bu karar, eğitim kurumlarında Müslümanların namazlarını eda edebilecekleri bir yerin olup olmaması gerektiği tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Daha önce de bu yılın başlarında, Odense’deki Güney Danimarka Üniversitesi, “Tefekkür Odası”nın öncelikli olarak Müslümanlar tarafından kullanıldığı ve artık “tarafsız” kabul edilmediği yönünde çıkan tartışmaların ardından bu odayı kapatma kararı almıştı.

Üniversite yönetimleri tarafından alınan bu kararlar, şüphesiz son yıllarda özellikle namaz odaları konusunda yoğunlaşan ve aralarında Başbakanın da bulunduğu önde gelen siyasi çevreler tarafından yürütülen İslam düşmanı siyasi baskıların bir sonucudur. Bu baskılar, söz konusu odaların Müslüman kızlara baskı uygulamak ve sözde “sosyal kontrol” amacıyla kullanıldığı yönündeki asılsız iddialara dayanmaktadır.

Başbakan Mette Frederiksen, yaz aylarında Anayasa Günü’nü, Müslümanlara karşı bir tür değerler zorbalığı ve otoriter sansür uygulamak için fırsat bilmişti. Frederiksen, 5 Haziran’da Ritzau ajansına yaptığı açıklamada, bir dizi eğitim kurumunda namaz odalarının bulunmasının “eleştiriye açık bir durum” olduğunu belirterek, öğrencilerin “dini baskıdan özgür” olmaları gerektiğini iddia etmiş , eğitim kurumlarında Müslümanlara ait bir namaz odasının bulunmasının “toplumsal denetim ve baskı” ürettiğini öne sürmüştü.

Üniversitelerle yürütülecek diyalog yoluyla eğitim kurumlarında namaz odalarının bulunmaması gerektiğinin netleştirilmesi çağrısında bulunmuş; bununla da yetinmeyerek, 2018’de çıkarılan peçe yasağının eğitim kurumlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini talep etmişti.

Namaz odalarına yönelik siyasi saldırıların amacı hakkında hala şüphe duyanlar olabilir. Eski Entegrasyon Bakanı Kaare Dybvad Bek’in, Güney Danimarka Üniversitesi’ndeki namaz odasının kapatılması üzerine Danimarka Radyosu’na (DR) yaptığı açıklama bu kimselerin şüphelerini kesinlikle giderecektir. Bek, namaz odalarının “bugünkü Danimarka toplumunun işleyişiyle alakası olmayan, eski moda (köhne) bir kültür için alan yarattığını” ifade etmiştir.

Ülkenin en üst siyasi makamlarından gelen bu şeytani açıklamaların ve ardından devlet birimleriyle yapılan “diyalogların” neticesinde; Odense ve Kopenhag’daki üniversite yönetimleri, onurlarını ve iddia ettikleri “kapsayıcılık ve çeşitlilik” ideallerini ayaklar altına alarak, hükümetin, İslami kimliğe ve değerlere karşı yürüttüğü siyasi Haçlı seferinin birer uygulayıcı kollarına (maşasına) dönüşmüşlerdir.

Ey Müslümanlar! Üniversitelerde namaz için tahsis edilen odaların kapatılması, ne geçici bir durum ne de salt idari bir meseledir. Bilakis bu, Müslümanların haklarını sistematik biçimde kısıtlamayı hedefleyen siyasi bir sürecin parçasıdır ve kamusal alanda İslam’a yönelik bir saldırıyı teşkil etmektedir. Yıllardır İslami değerlerimiz ve uygulamalarımız sorgulanıp şüpheli hale getirilmekte, bir sorun olarak tasvir edilmekte ve ayrımcı yasalara ve nefret söylemine hedef yapılmaktadır. Bugün ise sıra, pazarlık kabul etmeyen İslam’ın rükünlerinden biri olan namaza gelmiştir.

Bu mesele yalnızca Müslüman öğrencilerin meselesi değildir ve onların tek başına omuzlaması gereken bir mücadele de değildir.

Namaz odalarının kapatılması; siyasi mantığın bir ürünüdür. Aynı siyasi mantığı, İmamlar Yasası, peçe yasağı, ilkokullarda başörtüsü yasağı gibi tekliflerin ve Danimarka’da Müslümanlara yönelik diğer ayrımcı uygulamaların arkasında da görmekteyiz.

Bu, son derece açık bir stratejidir: Sınırlarımız test edilmekte, nabzımız ölçülmekte ve deneme balonları uçurulmaktadır. Şayet bu adımlar net ve kararlı bir tepkiyle karşılaşmazsa, bu uygulamalar kalıcı hale getirilecek ve siyasetçiler de bir sonraki yasak veya dayatmaya doğru ilerleyeceklerdir. Bugün Müslümanların değerlerine göre yaşamasına yönelik kademeli ve giderek alenileşen bir baskı söz konusudur. Diğer yandan toplumda, başta namaz olmak üzere Müslümanların ibadetlerini yerine getirmelerine karşı endişe verici bir olumsuzluk kültürü oluşmaktadır. Bunun yansımalarını özellikle iş hayatında açıkça görmek mümkündür.

Ey Müslümanlar! İslami kimliğimizi boğmaya yönelik bu sistematik girişimlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır? Bizler Müslümanlar olarak, korunması gereken ve asla dokunulamaz kırmızı çizgilere sahibiz. Namaz bu kırmızı çizgilerden biridir. Namaza dokunulduğunda; kınamak yüzleşmek ve protesto etmek gibi kolektif aleni ve net bir cevap verilmesi elzemdir.

Müslümanların camileri, örgütleri ve önderleri; İslami hayatın temel kuralları ve değerleri saldırıya uğradığında güçlü ve açık bir duruş sergileme konusunda özel bir sorumluluk taşıdıklarını idrak etmelidirler. Namazın bile şüpheli hale getirilip suçlandığı bir ortamda tek bir vücut olarak hareket etmeyeceksek, ne zaman hareket edeceğiz?

Şunu da özellikle vurgulamak gerekir ki; İslam’ın değerleri ve hükümleri, “din özgürlüğü” gibi sahte laik ideallere veya özünde İslam ile temelden çelişen sözde liberal değerlere dayanılarak savunulamaz ve savunulmamalıdır. Ayrıca şunu da aklımızda tutmalıyız ki; siyasetçilerin ve diğer nüfuz sahiplerinin, münafıkça bir üslupla İslam’a bağlılığımızı kısıtlamaya çalışmaları, aslında bir değerler iflasının ve İslam’a ve Müslümanlara karşı derin bir tahammülsüzlüğün ifadesidir.

Hem kimliğimizin temeli hem de siyasi etkinliğimiz ve toplumsal katılımımız için yegâne çıkış noktası olarak bizler sadece İslam’ı esas almalıyız. Özellikle genç Müslüman nesle açık mesajımız şudur: Tertemiz İslam’ınıza sımsıkı sarılın. Onun hiçbir parçası için asla özür dilemeyin. Karşılaştığınız zorluklar ne olursa olsun kimliğinizden asla taviz vermeyin. Değerlerinizi ve İslam’a bağlılığınızı koruyun. Allah ile olan bağınızı derinleştirin, birlik ve dayanışma içinde hareket edin. Dininizi söküp atmak isteyen her türlü girişime karşı mücadele edin.

İslam’ı her şeyin üstünde tutun; Allah Subhânehu ve Teâlâ size hem bu dünyada hem de ahirette muvaffakiyet ve başarı bahşedecektir:

هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيداً عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ “O size hem daha önce hem de bu Kur’an’da “Müslümanlar” adını verdi ki peygamber size şahitlik etsin, siz de insanlara şahitlik edesiniz. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin Mevla’nız O’dur. O ne güzel Mevla’dır ve ne iyi yardımcıdır.” [Hacc 78]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka


H. 16 Cumâde’s Sânî 1447
M.  Pazar, 07 Aralık 2025

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER