- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Barışçıl Bir Şekilde Şikayet Edenler Cezalandırılırken, Silah Taşıyan, Öldüren ve Kutsalları İhlal Edenlere İse İktidar ve Servet Paylaştırılıyor!
Haber:
Geçen hafta Kuzey Eyaleti'nin Karima kentindeki ilkokul öğrencileri, yazın kavurucu sıcağında aylarca süren elektrik kesintilerini eleştirmek için barışçıl bir protesto eylemi düzenlediler; bu protesto Pazartesi günü, elektrik kesintisinin yaklaşık 5 aydır devam etmesini protesto etmek için eyleme katılmalarının ardından öğretmenlerin, Sudan'ın kuzeyindeki Merowe kasabasında bulunan Karima'daki Genel İstihbarat Servisi'ne çağrılmalarıyla sonuçlandı.Ubeydullah Hamad Okul müdiresi Aişe Awad, Sudan Tribune'e şunları söyledi: “Genel İstihbarat Teşkilatı beni ve diğer 6 öğretmeni çağırdı” ve Karima birimindeki eğitim idaresinin, bu barışçıl eyleme katılmaları nedeniyle onu ve okul müdür yardımcısı Meşair Muhammed Ali'yi birimden uzak mesafedeki başka okullara nakil kararı aldığını bildirdi ve kendisinin ve müdür yardımcısının nakledildiği okulun ulaşım masrafları için günde 5 bine ihtiyacı olduğunu, ancak aylık maaşının 140 bin olduğunu açıkladı.”(Sudan Tribune, 11/08/2025)
Yorum:
Yetkili makamın önünde saygıyla durup pankartlar taşıyarak ve insanca bir yaşamın en temel ihtiyaçlarını talep ederek barışçıl bir şekilde şikayet eden bir kimse, güvenlik için bir tehdit olarak görülüp çağrılmakta, hakkında soruşturma yapılmakta ve gücünün ötesinde cezalandırılmaktadır; ama silah taşıyan, yurtdışıyla bağlantılı olan, insanları öldüren, kutsalları çiğneyen, marjinalleşmeyi ortadan kaldırmak istediğini iddia eden bir suçlu ise onurlandırılmakta, bakan olarak atanmakta ve ona güç ve servetten pay ve hisseler verilmektedir! Sizin içinizde aklı başında bir adam yok mu?! Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?! Bu nasıl bir dengesizliktir ve zamanın gafletinden dolayı iktidar koltuklarına oturanların takip ettikleri adalet kriterleri bu mudur?
Onların yönetimle hiçbir ilgisi yoktur; zira her söylenenin kendi aleyhlerine olduğunu sanıyorlar ve tebaayı korkutmanın, iktidarlarını sürdürmenin en iyi yolu olduğunu düşünüyorlar!
Sudan, İngiliz ordusunun çıkmasından bu yana iki yüzlü bir rejimle yönetilmeye devam etmektedir;zira kapitalist sistem iki yüzü olup bu da demokrasi ve diktatörlüktür; ama her iki yüz de İslam'ın ulaştığı noktaya ulaşamamıştır; zira İslam, Müslüman olsun kafir olsun tüm tebaasına, kötü yönetimden dolayı şikayet etme hakkını vermekte, hatta kâfirin bile İslam hükümlerinin kendisine kötü uygulanmasından şikayet etmesine izin vermektedir; bu yüzden tebaanın yöneticinin ihmalkarlığını sorgulaması gerektiği gibi yöneticiyi muhasebe etmek için de İslam temelinde partiler kurulması gerekmektedir.Peki tebaayı casusların zihniyetiyle yöneten ve insanlara düşmanlık eden bu uygulama konumundaki kişiler, Faruk Radıyallahu Anh'ın şu sözünün neresindeler: “Bana hatalarımı gösteren adamdan Allah razı olsun.”?
Şikayetlerinden dolayı öğretmenleri cezalandıran kişilere örnek olsun diye, yani Müslümanların Halifesinin tebaasına nasıl baktığını ve onların nasıl adamlar olmasını istediğini görsünler diye Müslümanların Halifesi Muaviye'nin kıssasıyla bitiriyorum; çünkü toplumun gücü devletin gücüdür, toplumun zayıflığı ve korkusu ise devletin zayıflığıdır; keşke bilmiş olsalardı;
Bir gün Câriye bin Kudama es-Sa'di adlı bir adam, o sırada müminlerin emiri olan Muaviye'nin yanına girdi. Muaviye'nin yanında Rum kayserinin üç veziri vardı. Muaviye ona (Câriye'ye) şöyle dedi: “Tüm tutumlarında Ali ile birlikte çalışan sen değil misin?” Bunun üzerine Câriye şöyle dedi: “Ey Muaviye, artık Ali’den vazgeç ve onun adını ağzına alma! Yemin ederim ki, onu sevdiğimizden beri ona hiç küsmedik ve öğüt verirken de onu hiç kandırmadık.” Muaviye ise ona şöyle dedi: “Yazıklar olsun sana ey Câriye! Kavmin sana Câriye (kadın köle) ismini vermekle seni ne kadar da hafife almışlar.” Câriye de ona şöyle cevap verdi: “Kavmin de seni Muâviye olarak isimlendirmekle pek hafife almış olmalılar; zira Muaviye, azgınlaştığında havlayan, bunun üzerine köpeklerin de havladığı dişi bir köpektir.” Bunun üzerine Muaviye bağırarak şöyle dedi: “Sus be anasız.” Câriye şöyle cevap verdi: “Esas sen sus ey Muaviye! Benim annem beni, seni karşıladığımız kılıçlarla doğurmuştur. Sen bizim aramızda Allah'ın indikleriyle hükmettiğin için biz sana işittik ve itaat ettik, eğer sen ahdine bağlı kalırsan, biz de ona bağlı kalırız. Eğer başka bir şeye yeltenirsen bil ki, biz geride cesur adamlar, güçlü bilekler ve keskin mızraklar bırakmışızdır.Onlar senin kendilerine kötülük yapmana ve eziyet etmene izin vermeyecektir.” Bunun üzerine Muaviye bağırarak şöyle dedi: “Sus! Allah halk arasında senin emsalini çoğaltmasın.” Câriye de ona şöyle dedi: “Hey sen, bizi yumuşaklıkla idare et, zira çobanların en kötüsü, koyunlarına karşı sert davranandır.” Sonra izin almadan öfkeli bir şekilde dışarı çıktı.
Üç vezir Muaviye'ye döndüler ve içlerinden biri şöyle dedi: “Bizim Sezar’ımıza karşı, tahtının ayaklarına alnı yapışık olarak diz çökmedikçe, tebaasından hiç kimse konuşamaz; eğer yakınında olanların sesi yüksek çıkarsa veya zorlarsa, onun cezası parça parça kesilmek veya yakılmaktır.Peki nasıl olur da bu kaba davranışlı çöl Bedevisi, sanki başı senin başınmış gelip seni tehdit edebilir?” Muaviye tebessüm etti ve sonra şöyle dedi: “Ben, hakkı söylemek için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan adamları yönetiyorum; benim tüm kavmim, bu Bedevi gibidir;onların arasından hiçbiri Allah'tan başkasının önünde secdeye kapanmaz ve onların içinden hiçbiri de zalime karşı sessiz kalmaz.Benim takvadan başka hiç kimseye karşı bir üstünlüğüm yoktur.Ben dilimle adamı incittim, o da benden intikam aldı, ilk başlayan bendim, ilk başlayan daha zalimdir.” Rum vezirlerinin en büyüğü, sakalları ıslanıncaya kadar ağladı ve Muaviye ona niçin ağladığını sorunca şöyle dedi: “Bugüne kadar kendimizi size karşı güçlü ve kuvvetli sanıyorduk, ancak bu mecliste gördüklerimden sonra ben, bir gün krallarımızın başkentine egemen olacağınızdan korkmaya başladım...”
Ve o gün gerçekten geldi; zira Bizans, sanki bir örümcek ağı gibi adamların saldırılarının altında çöktü.O halde Müslümanlar, hakkı söylemek için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan adamlar olmaya geri dönecekler mi?
Yarın bekleyeni için çok yakındır; nitekim İslam'ın yönetimi geri döndüğünde hayat altüst olacak ve yeryüzü, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet sayesinde Rabbinin nuruyla aydınlanacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan