- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Allah’ın Emirlerine Bağlanmadıkça Zafer Gerçekleşmeyecek ve Güvenlik De Hakim Olmayacaktır
Sudan'ın yeni Vakıflar Bakanı Beşir Harun Abdülkerim, Cuma hutbesinde silahlı kuvvetlere yardım etmeye ve kuşatma altındaki bölgeleri desteklemeye yönelik tahsis ettiği (1) no'lu konuşmanın talimatını vererek başladı.
O, Sudan Kurtuluş Hareketi/Ordusu'nun lideri ve Sudan İttifakı'nın liderlik kurulunun bir üyesi olup onun atanması, Kamil İdris'in başkanlık ettiği Umut Hükümeti'nde silahlı hareketlere ayrılan yeni kota kapsamında ve silahlı hareketlerle iktidarı paylaşma konusunda Cuba Anlaşması'nın uygulanması çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Cuma hatiplerine gönderilen konuşmada şunlar geçmektedir:
Bakanlığımızın kahraman silahlı kuvvetlerimizi ve ona destek verme konusundaki dini ve milli görevi çerçevesinde ve ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar ile iç ve dış hedef göstermeler ışığında, Sudan'ın içinde ve dışında bulunan tüm camilerin hatip ve imamlarına, 1/8/2025 Cuma günü aşağıdaki hutbeyi okumaları talimatını veriyoruz:
Hutbenin birinci kısmı: Silahlı kuvvetlerin ve onlara destek veren güçlerin, vatanı ve vatandaşların güvenliğini savunmadaki kahramanca rolünü vurgulayarak onların arkasında tek saf halinde durmaya çağırmak ve onların zafer ve sebatı için dua etmek
Hutbenin ikinci kısmı: Hızlı Destek Milisleri ve Abdulaziz El-Hilu tarafından kuşatılan ve etkilenen bölgeler ile (Delnig, Kadugli, Babanusa, El-Faşir)'deki kuşatmadan dolayı vatandaşların çektikleri acılar ve zorlu insani koşullar hatırlatılarak, onlara yardım etmesi ve sıkıntılarını gidermesi için Allah'a samimi bir şekilde dua etmek.
Buna yönelik yorumumuzda diyoruz ki:
Öncelikle Cuma minberi, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minberi olup hak ve hakikatin söylendiği, aldatmak ve yanıltmanın olmadığı, Müslümanların meselelerinin benimsendiği ve felaket anlarındaki görüş ve rehberliğin, sultan ve devletin arzusuna icabet ederek değil de vahyin (Kur'an ve sünnet) yönlendirmesiyle disipline edilmiş Hanif şeriatın hükümlerine göre olduğu ve siyasi, ekonomik, içtimai ve askeri yön de dahil güvenlik olarak İslami sistemlerin gölgesinde yaşamaya yönelik davetin pekiştirildiği bir yerdir.
İslam, devletin silahlı kuvvetlerinin, ordu ve iç güvenliği koruyan polis de dahil olmak üzere tek bir güç olmasını, ordunun akidesinin İslam akidesi olmasını ve görevinin de İslam'ı taşımak ve devletin otoritesini korumak için Allah yolunda cihat etmek olmasını vacip kılmıştır. Birçok orduların olması ve Sudan'da bugün olduğu gibi bölgesel, kabilevi veya etnik yöne sahip silahlı güçlerin olması caiz değildir; zira bu, gerginliklere, güvenlik patlamalarına ve savaşlara neden olmaktadır; ülkede şu anda yaşananlara dair en kötü örnek Hızlı Destek Güçleri'dir. Ayrıca orduların çokluğu, ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit edip istikrarsızlığa maruz bıraktığı gibi Sudan'ı ve diğer tüm Müslüman ülkelerdeki (kanlı sınırları) gözetleyip duran Batılı güçlerin planlarına göre parçalanmasına, bölünmesine ve dağılmasına yol açmaktadır.
Bazı şehirlerin ve sakinlerinin isyancı güçlerin kuşatması altında yaşaması, yiyecek, içecek ve hizmetler konusunda sıkıntı çekmesi, işkence, cinayet ve aç bırakılması gibi uygulamalara maruz kalmasıyla ilgili hususlara gelince; ordunun ve devletin, bu durumu ortadan kaldırmak, bu isyancı güçlerin tehlikesini ve baskısını ortadan kaldırmak, güvenlik ve huzuru yaymak, insanlara onurlu bir yaşam sunmak için çalışması gerekir. Bu da bizim, sömürgecilerin çıkarlarını gerçekleştiren ve halkın çıkarlarını ihlal eden bir devletin değil, ideolojik bir devletin altında yaşamamızı gerektirmektedir; zira bu ideolojik devlet, Müslümanların Halifesine biat edilerek halkın akidesine, yani azim İslam akidesine dayanan bir sistemi uygulayacaktır. Zira Halife, bölgesel, kabileci veya etnik bir yaklaşımla hareket etmeyerek farklı ve çeşitli silahlı güçleri, akidesi İslam olan tek bir ordu altında birleştirecek ve onun görevi, Allah yolunda savaşmak olduğu gibi kabile ve bölgesel hareketler ile milisleri türetip desteklemek, devletle yapılan anlaşmalara ve yönetim ve iktidara katılmalarını sağlayarak onlara meşruiyet kazandırmak -ki Amerika tarafından tasarlanan ve Güney Sudan'ın bölünmesine yol açan Nevaşa Anlaşması hala aramızda mevcuttur- yoluyla ülkemizi bölüp parçalamaya çalışan ülkemizdeki açgözlü Batılı ülkelerin komplolarına karşı siyasi sistemin (Hilafetin) dayanağı olmaktır. Nitekim Amerika'nın şu anda ordu ile hızlı destek güçleri arasında çıkardığı bu savaşla planladığı şey, eğer ordu içerisindeki muhlisler uyanıp komplocuların planlarını altüst ederek halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir'in kendisi için çalıştığı Hilafetin temsil ettiği İslam'ın yönetimini hakim kılmazlarsa Allah göstermesin Darfur'u bölmeye yönelik bir atılım olduğuna delalet etmektedir.
Ey nusret ehli: Dünya ve ahiretin izzeti için sizleri, İslam'ın büyük yapısını, yani bölmek, parçalamak, servetlerimizi yağmalamak ve halkımızın bileşenleri arasında yangın ve fitneleri alevlendirmek için ülkemize uzanan Batı'nın elini koparacak Hilafeti kurmaya davet ediyoruz; zira İkinci Hilafet, Rabbimiz Subhanehu’nun bize olan vaadi ve sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً عَاضّاً فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ» ثُمَّ سَكَتَ... “Allah’ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.” Sonra sükût etti. …”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan