Haber-Yorum
Yahudilerin, Kuneytra Kırsalındaki Ruveyhina’ya Baskın Düzenlemesi Ve Sağır Edici Bir Sessizlik!
Haber:
El Cezire kanalı, Suriye'nin güneyindeki Kuneytra vilayetindeki kaynaklara dayanarak, Yahudi güçlerinin vilayetin kırsalındaki Ruveyhina köyünün eteklerine kadar sızdıklarını ifade etti.
Daha önce Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, yeni Suriye yönetiminin yetkililerinin, ülkenin güneybatısındaki Kuneytra vilayetindeki güvenli bölgelere yönelik devam eden Yahudilerin saldırılarını durdurmak için çalıştığını açıklamıştı. Ve eş-Şara, uluslararası arabulucular aracılığıyla gerçekleşen dolaylı müzakereler yoluyla Yahudilerin saldırılarını durdurmaya çalıştığını vurgulamıştı.
Yorum:
El-Hak Subhanehu ve Teala, aziz Kitabı’nda şöyle buyurmaktadır: الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. Kim size saldırırsa siz de onun size saldırısının misli ile ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” [Bakara 194]
İşte Allah bize böyle öğretti ve bizim için başarı ve kurtuluşun yolunu çizdi. Bu ayetten ben, bir Müslümanın bir Müslümana saldırması durumuyla ilgili olduğunu anlıyorum; peki ya ona ülkesini gasp eden bir düşman saldırırsa ne olur acaba?
Bir kişi şöyle diyebilir: Bugün bizler, kendimizi inşa etmemizi ve istikrara kavuşmamızı gerektiren bir durumdayız; zaman, savaşların ve cephelerin açılmasının zamanı değildir; zira savaş bizi yorgun düşürdü ve yıprattı; zaten Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bunu yaptı ve Hudeybiye Antlaşması'nı imzaladı. Buna cevabım şöyledir; Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke kâfirlerinin ve müttefiklerinin, Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müttefiklerine saldırmasının ardından Hudeybiye Antlaşması'nın feshetmiştir.
Ahitler, hakkında düşünebileceğiniz diğer şeylerden daha evla olup, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi ittifakına girenleri hayal kırıklığına uğratmıştır denilmez.
Bizim bugünkü durumumuz, her an her yerde saldırıya uğramak olup bu saldırılar müttefiklerimize değil, aksine bizzat kendimize, namusumuza, çocuklarımıza, bizi destekleyenlere ve yıllar boyunca devrimde bizim yanımızda olanlara yöneliktir: Gazze senin gözlerinin önünde katlediliyor ve aynı şekilde kardeşlerimiz Yahudilerin bölgelerimize yönelik bombardımanın altında ölüyorlar ey tacir!
“Hazırlık tamamlanmamıştır” diyenlere ben de derim ki: Riyad Nasan Ağa'nın, rejimin kırıntılarıyla olan savaştan bahsettiğindeki sözlerine bir müracaat edin ve birkaç saat içinde milyonlarca savaşçı topladığımızı söylediği sözlerini hatırlayın. Peki hedef, Allah'ın kendileriyle savaşanları mübarek kıldığı Yahudiler olduğunda neler olur acaba? Zira Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْداً مَّفْعُولاً “Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaat idi.” [İsra 5]
Seyirci olarak kalmaya devam etmek, heybeti yok eder, düşmanlarımızın gözünde itibarımızı düşürür ve bundan daha da önemlisi, bize destek veren halkımızın bize olan güvenini yitirir.
“Zaman, savaş zamanı değildir” diyenler, sizler kendi nefisinize şöyle demiştiniz: “Bizler hazırlık ve donanım aşamasındayız ve imkânlara sahip değiliz" ve Kuneytra vurulduğunda, sizler savaşın nasıl sonuçlandığını gördünüz.
“Bizler bitkin düştük” diyenler, sizler nefsinize bu ifadeleri tekrarlayıp durdunuz; ama gençler cephelerin açılmasını ve yeniden askeri kararın alınmasını talep ettiklerinde, düşman ve onun kuluçka merkezinin sonu geldi dediğinde, siz onlara alaycı gözlerle bakıyordunuz! Nitekim savaş meydana geldiğinde, onların sözlerinin doğruluğunu ve sizin ne kadar yanıldığınızı gördünüz.
“Cephelerin açılmasını istemiyoruz” diyenlere ise diyoruz ki: Cepheler, siyasi, askeri, ekonomik ve fikri tüm düzeyde 2011 yılından beri açıktır… Allah'a hamd olsun hak kanıtlandı ve bizler zafer kazandık ve biz bugün sizin hangi vadide dolaştığınızı bilmiyoruz?!
“Donanımdan” bahsedenlere gelince; Allah Subhanehu, şu muhkem ayetiyle sizleri susturmaktadır: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللهِ وَعَدُوَّكُمْ “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı korkutursunuz.” [Enfal 60]
Her zaman bize saldırılması ve suçlu Esad'ın tekrarladığında alay konusu yaptığımız “kendine hakim ol” sözüne bağlı kalmamız içimizi acıtıyor. Bizimle zafer arasında sadece birkaç adım ve bizimle izzet arasında bir kıl kadar mesafe kalmasına rağmen bu durum ve sahneden faydalanamamak bizleri üzüyor.
O halde Allah'ın kulları olun, güçlü kuvvetli bir şekilde hareket edin ve acele edin; çünkü fırsatlar tekrarlanmaz, hayal kırıklığı acı ve zordur ve sonucu vahamettir; nitekim sizden öncekilerde, sizin için ibret ve ayetler vardır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye