Salı, 25 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Amerika ve Rusya’nın, ABD'nin Daha Geniş Jeopolitik Stratejisi Kapsamındaki 28 Maddeden Oluşan Planı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Amerika ve Rusya’nın, ABD'nin Daha Geniş Jeopolitik Stratejisi Kapsamındaki 28 Maddeden Oluşan Planı!

Haber:

Küresel medya kuruluşları, ABD ile Rusya'nın Ukrayna'daki çatışmayı sona erdirmek için 28 maddelik bir plan üzerinde müzakere ettiği bildirdi.Henüz nihai bir anlaşmaya varılmamış olsa da, raporlara göre plan, bölgesel statü, güvenlik garantileri, Ukrayna'nın tarafsızlığı ve yabancı silah tedarikine getirilecek kısıtlamalarla ilgili önerileri içeriyor.

Yorum:

Yirmi sekiz madde bir barış girişimi değil, aksine ABD'nin, kendisinin de düzenlemesine katkıda bulunduğu bir savaşın sonuçlarını yönetmeye çalıştığı diplomatik bir çerçeveyi temsil etmektedir. Bu savaş, onlarca yıllardır geliştirilip iyi düşünülmüş bir stratejinin sonucudur.

Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından Amerika Birleşik Devletleri hemen Avrupa'daki nüfuzunu genişletmeye ve Rusya'yı kuşatmaya başlamıştır.Nitekim Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) sistematik olarak doğuya doğru genişlemiş ve 2008 yılında ittifak, Ukrayna ve Gürcistan'ın sonunda kendisine üye olacağını resmen açıklamış ve Rusya da bunu doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmiştir ki bu anlaşılır bir durumdur.

Nitekim 2014 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle Ukrayna'da bir iktidar değişikliği yaşanmıştır. Zira Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Batı'nın müdahalesi sonrasında görevden alınmış ve Amerikan diplomatlar yeni hükümetin kurulmasına aktif olarak katılmışlardır. Bu darbe, Kırım'ın ilhakına ve Donbas'ta silahlı bir ayaklanmaya yol açmıştır.

O zamandan beri ABD, Ukrayna'yı siyasi, askeri ve ekonomik olarak kendi nüfuzu alanına dahil etmiştir.Silah sevkiyatları, NATO eğitimi ve reform için baskı yoluyla Ukrayna, Rusya'ya karşı stratejik bir cephe devleti haline gelmiştir. Bu nedenle 2022'deki Rus işgali ani bir saldırı eylemi değil, aksine yıllardır süren Amerikan baskısına bir tepkiydi: Yani Rusya, Washington'un kurduğu tuzağa düşmüştür.

Dolayısıyla Amerika, üç ana hedefi gerçekleştirmek için çalışmıştır:

1- Avrupa topraklarında dolaylı bir savaş yoluyla Rusya'yı zayıflatmak.

2- Avrupa'yı savunma ve enerji konusunda tamamen kendisine bağımlı hale getirmek.

3- Rusya ile Çin arasında anlaşmazlık çıkarmak ve stratejik ortaklıklarını bozmak.

Bu hedefler kısmi olarak gerçekleştirilmiş olmasına rağmen ancak Washington şimdi bunları, çatışmayı istikrara kavuşturmak için altın bir fırsat olarak görmektedir.Zira NATO güçlenmiş olup Avrupa NATO'ya her zamankinden daha fazla bağımlı hale gelmiş ve Rusya ise askeri ve ekonomik olarak zarar görmüştür.Bir sonraki aşama ise ABD'nin ana stratejik rakibi olan Çin'e odaklanmaktır.Bu nedenle bu 28 maddelik plan barışa giden bir yol değil, aksine tanıdık Amerikan modelinin bir parçasıdır ki o da: önce provokasyon, sonra tırmanma, ardından da Amerikan'ın egemen çıkarlarına uygun olduğu sürece sonuçların diplomatik olarak yeniden düzenlenmesi.Ukrayna çatışması ise bu silsilenin sadece bir halkasıdır.Washington'un odağının artık Asya'ya kaymasıyla birlikte bu plan, Ukrayna cephesini kontrol altına almak ve tırmanışın artmasından kaçınmak ve aynı zamanda Çin ile daha geniş çaplı stratejik rekabete hazırlanmak için bir girişim olarak anlaşılmalıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Okay Pala

Devamını oku...

Trump, Müslüman Ülkelerdeki Kukla Yöneticilerini Rezil ve Utanç Verici Bir Anlaşmaya Sürüklemekte! Onlar da Haşim Gazze’yi Vesayet ve Sömürgecilik Altına Sokmak İçin Onun Arkasında Başlarını Öne Eğmektedirler!

  • Kategori Hizb
  •   |  

Trump, Müslüman Ülkelerdeki Kukla Yöneticilerini Rezil ve Utanç Verici Bir Anlaşmaya Sürüklemekte! Onlar da Haşim Gazze’yi Vesayet ve Sömürgecilik Altına Sokmak İçin Onun Arkasında Başlarını Öne Eğmektedirler!

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Salı sabaha karşı, Amerika Birleşik Devletleri tarafından sunulan ve Trump’ın bölgedeki barış girişimini destekleyen karar tasarısını onaylayarak, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planını kabul etti. ABD Başkanı Trump, Güvenlik Konseyi’nin Gazze kararı oylamasını tarihi bir an olarak nitelendirdi.” (18.11.2025 BBC) Medyada yer alan 2803 sayılı karar, esasen ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’deki çatışmayı sona erdirmek amacıyla 29 Eylül 2025’te sunduğu 20 maddelik Gazze planının kabul edilmesi anlamına geliyor.

Söz konusu Güvenlik Konseyi kararını asıl tehlikeli kılan ise şu dört husustur:

1- (Güvenlik Konseyi) Uluslararası tüzel kişiliğe sahip geçiş yönetimi olacak bir “Barış Kurulu” kurulmasını memnuniyetle karşılamaktadır. Bu kurul, Kapsamlı Plan’a uygun olarak ve ilgili uluslararası hukuk ilkeleriyle uyumlu bir şekilde, Gazze’nin yeniden inşasına yönelik çerçeveyi geliştirecek ve finansmanı koordine edecektir.

2- Arap Devletleri Birliği tarafından onaylanan, Gazze Şeridi’nde Filistinli teknokratlardan oluşan bağımsız ve apolitik bir komitenin denetlenmesi ve desteklenmesi de dahil olmak üzere, Gazze’de kamu hizmetlerini yönetmek ve günlük idareyi üstlenmek üzere bir geçiş yönetimi kurmak.

3- Güvenlik Konseyi, Barış Kurulu ile iş birliği yapan üye devletlere, Kurul’un kendisine, Gazze’de, Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik bir komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurma yetkisi vermektedir... ISF şunları yapacaktır: Eğitimli ve seçilmiş bir Filistin polis gücünü desteklemek. Sınır bölgelerini güvence altına almak. Gazze Şeridi’nin silahsızlandırılması, tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapının tamamen imha edilmesi ve yeniden inşa edilmesine izin verilmemesi yoluyla güvenlik ve istikrarı sağlamak. Kapsamlı Plan’a uygun olarak, insanların Gazze’ye giriş ve çıkışlarını kolaylaştırmak için gerekli önlemleri almak.

4- Barış Kurulu ve bu kararla yetkilendirilen uluslararası sivil ve güvenlik varlığının, Kurul’un gelecekteki icraatlarına tabi olmak üzere, 31 Aralık 2027 tarihine kadar varlığını sürdürmesine ve ISF’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik herhangi bir kararın Mısır, “İsrail” ve diğer katılımcı üye devletlerle tam bir iş birliği ve koordinasyon içinde alınmasına karar verilmiştir. Barış Kurulu’ndan, yukarıda kaydedilen ilerleme hakkında her altı ayda bir Güvenlik Konseyi’ne yazılı bir rapor sunması talep edilmektedir.

Ey Müslümanlar! Bu BM Güvenlik Konseyi kararına bakan bir kimse, uzun uzadıya düşünmeye dahi ihtiyaç duymadan bunun Gazze için vesayet ve sömürgecilik ilanı olduğunu anlayacaktır. Çünkü karar, bir yönetim organının (Barış Kurulu) kurulmasını öngörüyor. Bu kurul da “Uluslararası İstikrar Gücü” nü kuracak, Kurul ve onun kurduğu güç, iki yıldan fazla bir süre, yani 31 Aralık 2027 tarihine kadar varlığını sürdürecektir. Ki bu bile nihai bir sınır değildir, aksine (Konseyin daha sonra alacağı herhangi karara) bağlıdır! Dahası, Kurul ayrıca bir “Geçiş Yönetimi İdaresi” de kuracaktır ve yönetim işlerinden uzak tutmak için bu geçiş yönetimi idaresinin apolitik olmasını da şart koşmaktadır... Bununla da yetinilmemekte, bu Kurul ayrıca insanların Gazze’ye giriş ve çıkışlarını da kontrol edecektir!! Kısacası bu uğursuz karar, vesayet ve sömürgeciliğin de ötesinde bir karardır!

Ey Müslümanlar! Bu Güvenlik Konseyi kararı gökten zembille inmedi! Bu, Trump’ın, Müslüman ülkelerdeki uşak yöneticilerin onayıyla pişirdiği bir plandır. Her şey, Trump’ın 23 Eylül 2025’te, BM Genel Kurulu sırasında “en önemli toplantım” diyerek Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır, Ürdün, Türkiye, Endonezya ve Pakistan’ı bir araya getirmesiyle başladı. Trump o toplantıda, bu liderlerin önüne 20 maddelik bir plan koydu ya da daha doğrusu dayattı. Bu 20 maddenin her biri, Trump ve Yahudi beslemesinin eğlence bahçesine haline getirmek için Gazze’nin elden çıkarılmasını, vesayeti altına alınmasını ve sömürgeleştirilmesini adeta haykırmaktaydı! Ardından es Sisi, Kinane toprağında, Trump için ve Gazze’nin Trump ile onun yancısı Netanyahu’nun egemenliği altında yok olup gitmesini öngören o uğursuz planı için bir kutlama töreni düzenledi... Müslüman ülkelerdeki Ruveybida yöneticiler de Trump’a uşaklık etmekten ve onun planını hayata geçirmekten büyük bir keyif duydular! Bu yöneticiler, kâfirlere sadakat göstermenin kendilerine hem bu dünyada hem de ahirette zillet miras bırakacak bir suç olduğunu ya unuttular ya da işlerine gelmedi!

سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ “Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir.” [Enam 124]

Ey Müslüman ülkelerin orduları! Haşim Gazze gözlerinizin önünde alınıp satılırken damarlarınızdaki kan kaynamıyor mu? Yahudilerin Gazzeli çocuklara, yaşlılara ve kadınlara reva gördüğü katliamları gördüğünüz halde iki güzellikten birine hiç mi özlem duymuyor musunuz? İçindekilerle birlikte yerle bir edilen camilerin, okulların, hastanelerin hesabını sormayacak mısınız? Gazze’de canlı cansız ne varsa hedef alan bu vahşi saldırganlığın intikamını almayacak mısınız? Dünya ve ahiret izzetine özlem duymuyor musunuz? Allah’a yardım edin ki O da size yardım etsin

. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” [Muhammed 7-8]

Ey Müslüman ordularındaki askerler! Atalarınız gibi Filistin ve Haşim Gazze’yi özgürleştirecek güçte değil misiniz? Elbette öylesiniz! Yahudi varlığını bir bilezik gibi çepeçevre sarmış durumdasınız. Tek eksiğiniz samimi, dürüst bir lider... Aranızda sizi, üzerine zillet ve meskenet damgası vurulmuş olan ve sizinle bir savaşta asla galip gelemeyecek olan düşmanınızla savaşmaya yönlendirecek böyle bir komutan yok mu?

وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ “Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.” [Ali İmran 111] İşte o zaman o komutan, İslam ordularının başına geçecek, Haşim Gazze’yi, ilk kıblemizi ve üçüncü Harem-i Şerif’i özgürlüğüne kavuşturacak ve zafer tekbirleri, tıpkı Ömer’in fethindeki gibi, tıpkı Selahaddin’in Kudüs’ü geri aldığı o şanlı gündeki gibi, tıpkı Abdülhamid’in o Mübarek Toprağı Yahudilerin şerrine karşı savunduğu gibi Mescid-i Aksa’nın semalarında çınlayacaktır! Ve nihayetinde de, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu müjdesini gerçekleştirecektir:

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ “Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz.” [Müslim]

Ey Müslüman ülkelerin orduları! Gazze sizden imdat diliyor, haydi imdadına koşun!

وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72] Artık bıçak kemiğe dayandı; iş vesayet ve sömürgeciliğe kadar vardı! İsra ve Miraç yurdu olan Mübarek Toprağı yeniden İslam yurduna döndürmek için düşmanınızla savaşmayan yöneticilerinize boyun eğmeniz, size bu dünyada rezillikten, ahirette ise acı bir azaptan başka bir şey miras bırakmayacaktır... Hatta bugün körü körüne itaat ettiğiniz o yöneticiler bile yarın sizi satacaklar, sizden uzak duracaklardır... O zaman pişman olacaksınız ama iş işten çoktan geçmiş olacaktır!

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ “İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” [Bakara 166-167]

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ “Şüphesiz ki bunda kalbi olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.” [Kâf 37]

Devamını oku...

Yalancı Tom Barrack, Bu Kez Doğru Söyledi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yalancı Tom Barrack, Bu Kez Doğru Söyledi!

Haber:

ABD elçisi Tom Barrack Şara hakkında şöyle dedi: "Böylesine harika bir liderlik, hayatta bir kez gelir." (El-Hades, 17/11/2025)

Yorum:

Amerikan elçisinin, ajanları Ahmed Şara'nın planlarını uygulamada harika ve kurnaz bir lider olduğu yönündeki açıklaması, kendisi yalancı da olsa doğrudur. Aynı şekilde kendilerine bu kadar açıkça sadık olan onun gibi bir ajan bulamazlardı. Zira Şara işini mükemmel bir şekilde ve onları memnun edecek şekilde yapmaktadır; ancak Şara onlarla tüm gücüyle çalışsa bile, onlar yine de kendisinden razı olmayacaklardır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍDinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” [Bakara 120] Aynı şekilde Allah Azze ve Celle, İslam düşmanlarının hoşnutluğunu kazanmaya çalışan münafıklar hakkında haber vermekte ve Subhanehu şöyle buyurmaktadır: ها أَنتُم أُولاءِ تُحِبّونَهُم وَلا يُحِبّونَكُمİşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz.” [Al-i İmran 119]

Ancak akla gelen soru şudur: Ey Şam halkı nasıl olur da sizler, sizlere hükmedip sizleri ahiretten önce bu dünyada, yıkıma, aşağılanmaya ve pişmanlığa sürükleyen, kâfirlere boyun eğmekte ve onları memnun etmekte ısrar eden bir ajana razı olup da yerinizde oturarak kılınızı dahi kıpırdatmazsınız?!

Ey Şam'daki kardeşlerimiz, ey Allah'ın galip askerleri ve ey Halid'in torunları; Rabbinizin şeriatı için ayağa kalkın ve onu, halkına asla yalan söylemeyen, muhlis ve bilinçli adamlarıyla siyasi ve pratik karar verme gücüne sahip olan liderle birlikte onu güçlü bir şekilde benimseyin, bu liderle birlikte çalışarak insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olun ki küfür ve acem güçleri sizlere boyun eğsinler, sizlere küçülerek elleriyle cizye versinler ve sizler de her bir yerdeki mazlum kardeşlerinizin intikamını alın.

Tüm bunlar ise ancak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin gölgesinde gerçekleştirilebilir.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُواْ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَ Münafıklara şunu söyle: “Siz bizim hakkımızda ancak şu iki güzellikten; zafer veya şehâdetten birinin gelmesini gözetip duruyorsunuz. Biz ise sizin hakkınızda, ya Allah'ın kendi tarafından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını bekliyoruz. Öyleyse bekleyin, biz de sizinle beraber beklemekteyiz.” [Tevbe 52]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fadi Es-Sülemi – Yemen

Devamını oku...

Terörizmle Mücadele ve Uluslararası İttifaklara Katılmak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Terörizmle Mücadele ve Uluslararası İttifaklara Katılmak!

Haber:

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, Amerika'yı ziyaret ederek terörle mücadeleye katılım da dahil olmak üzere yatırım ve güvenlik anlaşmaları imzaladı.

Yorum:

11 Eylül olaylarından bu yana Amerika, dünya ülkelerini benimsemeye ve katılmaya zorladığı, büyük bir proje geliştirdi ki bu proje, terörizmle savaştır. Peki anlamı belirsiz ve yapısı belirlenemeyen bu terörizm nedir?

Birçok ülke, yorumlanması kendilerine bırakılan bu projeye, terörle mücadele ve terörün kaynaklarını kurutma adı altında düşmanları ve muhalifleri bastırmak için uluslararası ve yerel yasalar ihlal edilerek yetkiler verildiğini görmüştür.

Peki tek bir eylemle açıklanabilen ya da açıklanamayan, aksine bir suç ya da ondan daha azıyla açıklanabilen bir şey olarak gördüğümüz bu terörizm nedir?Örneğin bin Salman'ın gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı Türkiye'deki Suudi konsolosluğuna çekip onu öldürme, parçalama ve kimyasallarla eritme kararı, faillerin cezalandırılmasını ve uluslararası mahkemelere sevk edilmesini gerektiren bir terör eylemi olarak değerlendirilebilir.Ancak devletin suçlu ve katille bir çıkarı olması durumunda, o zaman bu eylem artık suç değildir! Aksine Trump, bu soruyu sormayı, "misafir için kaba ve utanç verici" olarak değerlendirmiştir; çünkü bu davayı açmamak Amerika'nın çıkarına olduğu için, gazeteciye çalıştığı medya kuruluşunun adını bile sormuş ve gazeteci ona adını söylediğinde, medya kuruluşunu “yalancılık ve sahtecilik" yapmakla suçlamıştır.

Anlamı tanımlanmamış ve sorumlu tutulması ve ona karşı bir ittifak oluşturulması için kesin bir tanımı belirlenmemiş olan terörizm kavramı belirsiz bırakılmıştır; bunun amacı ise otoriter rejimlere, terörizmle mücadele bahanesiyle otoritelere karşı çıkan halkları, partileri ve muhalefet gruplarını baskı altında tutma konusunda serbestlik sağlamaktır.Bu nedenle aşırılık, taassupçuluk, dincilik, siyasal İslam ve İslami gruplarla –hem fikri hem de ılımlı olanlarla– mücadele edilmektedir ki bunlar, silah taşıyan gruplar gibi suçlu bir terör eylemi olarak sınıflandırılmaktadır.Dünyanın birçok ülkesi Amerika'nın izinden giderek, onun sevgisini kazanmaya çalışmış ve onun bu suç projesine katılmıştır; işte Ahmed Şara da bunu yapmış ve terörle mücadele için kurulan uluslararası koalisyona katılmayı kabul etmiştir.

Burada terörizm, -Batı ve Amerikan zihninde yerleşmiş olan anlamıyla- İslam'dır.Zira Bush zamanındaki ABD Savunma Bakanı şöyle demişti: “Afganistan'a Taliban veya terörizmle savaşmak için gittiğimizi düşünenler yanılgı içindedir. Biz İslam'la savaşmak için gittik.” Bu, Amerikalı bakanın yaptığı en açık ve net bir açıklamadır.

Terörizmin belirsiz olan mefhumunu inceledikten ve Ahmed Şara'nın uluslararası koalisyona katıldığında olduğu gibi, terörizmle mücadeleye yönelik Amerikan projesine katılmanın sonuçları konusunda uyarıda bulunduktan sonra, İslam'a ve Müslümanlara düşman olan ülkeler tarafından yönetilen projeleri ve planları uygulamayı amaçlayan bu tür uluslararası koalisyonlara katılmanın şerî hükmü nedir?Müslüman yetkililerin bu tür anlaşmaları imzalamaları caiz midir?

Bu tür ittifaklara katılmak şer'an haramdır;çünkü her şeyden önce bu ülkeler, İslam'la savaşan ve Müslümanların ülkelerine ve kaynaklarına göz diken ülkelerdir; bu yüzden onlar, Doğu'daki Uygurlardan Myanmar, Hindistan, Afganistan, Irak, Suriye, Filistin ve genel olarak Afrika'ya, Bosna Hersek ve Çeçenistan'a kadar Müslümanların kanıyla lekelenmişlerdir... Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَMüminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.” [Al-i İmran 28] Ve şöyle buyurmuştur: وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْSizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur.” [Maide 51]

Dolayısıyla onlarla ve onların sancakları altında savaşmak caiz değildir; çünkü bu, Allah'ın altında savaşmayı haram kıldığı ve onlara kör sancaklar ve küfür sancakları olarak adlandırdığı küfür sancaklarını kabul etmektir. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanlarla Yahudiler arasında Medine Vesikası'nda kararlaştırılan hükümleri uygulamak üzere gelmelerine rağmen Müslümanların yanında kendi sancağı altında savaşan bir Yahudi taburunun yardımını kabul etmemiş ve şöyle buyurmuştur: أَنَا لَا أَسْتَعِينُ بِالْمُشْرِكِينَ عَلَى الْمُشْرِكِينَBiz müşriklere karşı müşriklerden yardım almayız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Rusya ile Ukrayna Arasındaki Savaşı Ateşleyen Amerika, Şimdi de Onu Sonlandırmak İçin Barış Elçisi Rolünde!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya ile Ukrayna Arasındaki Savaşı Ateşleyen Amerika, Şimdi de Onu Sonlandırmak İçin Barış Elçisi Rolünde!

Haber:

Putin: Trump'ın Ukrayna planı bir anlaşmanın temelini oluşturabilir ve Amerikalılar bizden esnek davranmamızı istediler ve biz de buna hazırız.

Zelenski Ukraynalılara şöyle seslendi: Ukrayna üzerindeki baskı şu anda en tehlikeli seviyesinde ve biz çok zor bir seçimle karşı karşıyayız.

Yorum:

Dünyadaki milyonlarca insanın ölümüne neden olan, planladığı savaşlar ve bu savaşların yol açtığı yıkım ve maddi kayıplar nedeniyle sorumlu olan Amerika'nın, nihayetinde savaştan nefret eden bir barış elçisi kılığına büründüğünü görüyoruz!

Trump'ın Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirme planında, Rusya'ya Ukrayna'nın birkaç eyaletini vererek Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski'yi savaşı sona erdirme planını kabul etmeye zorlaması, zulmün bilgili kişiden önce cahil kişi tarafından açıkça görüldüğüne işaret etmektedir.

Dünya liderliğinin kapitalizme veya sosyalizme ihtiyacı yoktur, aksine yaklaşık on üç yüzyıl boyunca dünyaya hükmeden İslam gibi Rabbani bir ideolojiye ihtiyacı vardır.

İslam, onun düşmanlarının tasvir ettiği ve terörizm olarak tanımladığı gibi savaşa dayalı değildir, aksine tarihte Ribi bin Amir'in Pers komutanı Rüstem'e söylediği sözlerde de geçtiği gibi hayatın her alanında adalete dayalıdır: “Allah bize, dilediği kimseleri, kula kulluktan Kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, batıl dinlerinin zulmünden kurtarıp İslam’ın adale­tine ulaştıralım diye bir peygamber gönderdi. Kim bu dini kabul ederse bizden olur, biz de döner gideriz. Kim de kabul etmezse, Allah’ın vaat ettiğine kavuşun­caya kadar onunla savaşırız!” Allah’ın vaat ettiği nedir? Dediklerinde ise şöyle demiştir: “Allah’ın dinine girmeyenlerle savaşıp ölenler için cennet, geride kalanlar için de zaferdir.”

Düşmanlarının bile şahitlik ettiği İslam işte budur;Marzaban (Kisra’nın elçisi), Müminlerin Emiri Ömer Radıyallahu Anh ile görüşmek üzere Medine’ye geldiğinde, Kisra ve Kayser’in tahtlarının korkuyla titrediği o adamı görmek için Hilafet sarayını aramaya başladı; ancak Medine’de ne bir saray ne de muhafızları gördü ve insanlara sordu: Müminlerin emiri Ömer nerede? Bilmiyoruz ama belki de şu ağacın altında uyuyan odur dediler. Adam duyduklarına inanamadı, bu yüzden oraya doğru gitti ve Ömer Radıyallahu Anh'ı, eski ridasını giymiş olarak yerde yatarken buldu; Mazraban gördüklerine şaşırmış bir şekilde kalakaldı ve şu meşhur sözünü söyledi: “adaletle hükmettin, kendini güvende hissettin ve şu anda da kimseden korkmadan yalnız başına bir ağacın gölgesinde uyuyabiliyorsun.”

Bugün dünya, adaleti, kullara ibadet etmekten çıkıp kulların Rabbine ibadet etmeyi, dünyanın darlığından ahiretin genişliğine ve kapitalizmin zulmünden İslam'ın adaletine kavuşmayı arzulamaktadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Yabancı Efendiler, Ajan Yöneticiler ve Ümmete İhanet!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yabancı Efendiler, Ajan Yöneticiler ve Ümmete İhanet!

Haber:

Beyaz Saray Trump'ın başkanlığında, önemli anlaşmalara imza atmak üzere Suudi Veliaht Prensi'ni ağırladı. (Ajanslar)

Yorum:

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Washington'a yaptığı ve Başkan Donald Trump'a aşırı övgüler yağdırdığı son ziyareti, Müslüman ülkelerinin başındaki yöneticilerin kendi halklarının desteğine güvenmek yerine bir kez daha Amerika'nın korumasına güvendiklerine dair acı gerçeği ortaya koymaktadır.Ziyaret sırasında Trump'ın daha önceki açıklamaları yankı bulmuştur ki Trump, şu açıklamalarda bulunmuştu: “Suudi Arabistan'ı biz koruyoruz... Biz olmadan orada iki hafta bile kalamazlardı.”Bunlar geçici açıklamalar değildir, aksine itiraflardır. Nitekim bunlar, onların hayatta kalmalarının meşruiyet veya hesap verebilirliğe değil, aksine Müslüman ülkelerle askeri garantiler ve siyasi itaatle korunan tabi devletler olarak muamele eden yabancı sponsorlara dayalı olan rejimleri ortaya çıkarmaktadır.

Bu ziyaretin çalışma gündemleri, güvenlik garantilere, silah anlaşmalarına ve bölgesel kontrol için Amerika'nın çalışma çerçevesine odaklanmakta olup bunların tamamı, Suudi Arabistan'ın Amerikan ekonomisine bir trilyon dolar pompalama taahhüdüyle desteklenmiştir.Böylece ümmetin devasa serveti, ümmeti yükseltmek, onu güvence altına almak veya güçlendirmek için değil, aksine sömürgeci güçler tarafından desteklenen tahtları korumak için kullanılmaktadır. Bu yatırımlar, ABD'ye olan askeri ve ekonomik bağımlılığı ve ona boyun eğmeyi derinleştirmektedir.

Ayrıca bin Selman, genişletilmiş İbrahim Anlaşmalarına katılmaya hazır olduğunu göstererek, Washington'da formüle edilen siyasi tavizler karşılığında Yahudi varlığıyla normalleşme teklifinde bulunmuştur. Bütün kutsallarla, pazarlığa ve uzlaşmaya açık olarak muamele edilmektedir. Ümmete bırakılan bir emanet olan mübarek topraklar, konferans masalarında alınıp satılan bir pazarlık kozu haline getirilirken ümmetin parası yağmalanıp heder edilmektedir!

İslam beldeleri, muazzam kaynaklara, stratejik coğrafyaya, demografik güce ve askeri kapasitelere sahiptir. Bununla birlikte ümmetin yöneticileri, siyasi bekalarını sağlamak için yabancı ordulara ve pazarlara güvenerek, sanki güçsüz ve güvensizmişler gibi davranmaya devam ediyorlar. Dahası Amerikan ekonomisini kurtarmak için bir trilyon dolar ayırabiliyorlar ancak mazlumları korumak veya ümmetin çıkarlarına hizmet etmek için hiçbir şey ayırmıyorlar!

Bu yöneticilerin sevgi ve sadakatle değil, korku, baskı ve yabancı sömürgecinin desteğiyle hüküm sürdükleri bir sır değildir.İslam beldelerinin dört bir tarafındaki insanlar, onların bu politikalarını reddediyor, yabancı güçlere boyun eğmelerine karşı çıkıyor ve onları adaletin, onurun ve bağımsızlığın önündeki bir engel olarak görüyorlar.Ayrıca ümmet, bu liderlerin kendi arzularını yansıtmadıklarını ve kendi değerleriyle somutlaşmadıklarını çok iyi bilmektedir.Dahası onların tahtlarının, ümmete hizmet ederek meşruiyet aldığından dolayı değil, sadece Amerika ve İngiltere gibi sömürgeci güçler tarafından korunduğu için varlığını sürdürdüğünü de bilmektedir.

İslam ümmeti arasında, gerçek kurtuluş ve gerçek siyasi yenilenmenin, bu bağımlı rejimlerin ortadan kaldırılması ve İslam'a ve onun siyasi otoritesine dayalı bir liderliğin kurulmasını gerektirdiği konusundaki bilincin artırılması gerekir.Zira ümmette güç eksikliği yoktur, aksine ümmette, ideolojik, özgür ve bağımsız bir liderlik eksikliği vardır. İslam beldelerindeki otoriteler, yabancıların gözetimine güvenmek yerine, kendisini ümmet için pekiştirip akidesiyle yönlendirilinceye kadar ümmet, bu tiranların hayatta kalmasının bedelini, paralarıyla, onurlarıyla ve kanlarıyla ödemeye devam edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Ey Sudan Halkı! Amerika Sudan’daki Savaşının Meyvelerini Toplamak İçin Adımlarını Hızlandırıyor; Darfur’u Bölmesine İzin Vermeyin!

ABD Başkanı Donald Trump, ABD-Suudi Yatırım Forumu’ndaki konuşması sırasında, Prens Muhammed bin Selman’ın Sudan’daki krizin çözülmesini talep ettiğini belirterek, Veliaht Prens’in durumu izah etmesinden yarım saat sonra meseleyi incelemeye başladığını söyledi! Trump, Truth Social sitesinde, savaşı derhal durdurmak için başkanlık nüfuzunu kullanacağını yazdı!

Bunun hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan, X platformunda yaptığı paylaşımda “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, Teşekkürler Başkan Donald Trump” ifadelerini kullandı. Ardından Konsey, sanki önceden hazırlanmış bir metni okurcasına, “Suudi Arabistan ve ABD’nin barış çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz” diyerek teslimiyet bayrağını çekti.

Peki ne oldu da düne kadar seferberlik, milisleri yok etme ve toprakları kurtarma naraları atanlar, bir anda barış güvercini kesiliverdiler? Sudan halkının beklediği barış söylemine eviriverdiler?

Amerika’nın, bizzat körüklediği bu savaşın meyvelerini toplamak istediği apaçık ortada. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK), Darfur’un tamamını ele geçirmesinin, Kordofan’a yayılmasının ardından Amerika şimdi, ordu ile isyancıları eşit saymak ve aynı masaya oturtmak için Dörtlü İttifak üzerinden dayattığı o kirli planı devreye sokuyor. Bugün Egemenlik Konseyi ve bazı siyasi çevrelerin coşkuyla karşıladığı çözüm, dörtlü mekanizmanın daha önce sunduğu ve orduyla Hızlı Destek Kuvvetleri’ni eşitleyen aynı çözümdür. Amerika’nın bu aceleciliği ise Avrupa’nın, özellikle de İngiltere’nin Sudan’a yeniden nüfuz etmesini engelleme çabasından kaynaklanmaktadır. Avrupa, El Faşir’de işlenen vahşetleri gerekçe göstererek Sudan’a müdahale kapısını aralamak istemektedir. Nitekim ABD Başkanı’nın Danışmanı Massad Boulos şöyle bir tweet atmıştır: “Başkan Trump’ın liderliğinde, insani bir ateşkesi kolaylaştırmak ve şiddeti körükleyen dış askeri desteği taraflar için sona erdirmek amacıyla ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz.”

Amerika’nın Sudan savaşını bitirmek için adımlarını hızlandırmasının sebebine gelince; bu, Avrupa’nın ve özellikle İngiltere’nin Sudan’a müdahalesinin önünü kesmek içindir. Zira bu lanetli savaşın sebeplerinden biri de, sözde “Çerçeve Anlaşması”nı ortadan kaldırarak İngiltere ve adamlarını sahneden uzaklaştırmaktı ve bu gerçekleşti de. Avrupa, El Faşir’de işlenen vahşetleri gerekçe göstererek Sudan’a müdahale kapısını aralamak istemektedir. Nitekim Avrupalı bir diplomatik kaynak, 18 Kasım 2025 Salı günü El-Arabi TV’ye verdiği demeçte, AB dışişleri bakanlarının silah ambargosunun tüm Sudan topraklarını kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde baskı uygulayacaklarını vurguladı. Birleşmiş Milletler Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, Darfur bölgesine gerçekleştirdiği ziyaretin ardından özellikle El-Faşir şehrindeki durumu “bir korku manzarası ve suç sahnesi” olarak tanımladı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Amerika’nın Sudan’a müdahalesinin oluşturduğu büyük tehlikeye karşı geçmişte olduğu gibi bugün de uyarıyoruz ve uyarmaya da devam edeceğiz. ABD’nin Güney Sudan’ı sözde barış adına ayırdığını biliyoruz. Bugün de aynı yöntemle, yani “savaşı durdurma ve barış” yalanıyla Darfur’u bölmeye çalışmaktadır. Ajanı Hamideti’ye Darfur’da alan açtı ve orada paralel bir hükümet kurmasına göz yumdu. Özel elçisi Massad Boulos ise hâlâ iki taraftan söz ederek Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri’ni eşit saymaktadır. Daha önce Sudan hükümeti ile asi milis John Garang arasında da aynı yöntemi izlemişti!

Ey Sudan halkı! Amerika’nın deliğinden iki kez ısırılmayın. Hemen ayağa kalkın ve Rabbinizin size emrettiği gibi İslam’ın hükümlerine dönerek Amerika’nın Darfur’u bölme planını boşa çıkarın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً“Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasûl’e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” [Nisa 59] Amerika’nın planlarını uygulayanlara engel olun ve onları hakka döndürün. Nübüvvet Metodu üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın. Hilafet, ülkemizin birliğiyle oynayanların elini kesecektir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Gazze, Güvenlik Konseyi ve Barış Konseyi Kararının Acı Hasadını Topluyor

BM Güvenlik Konseyi’nin kararından sadece birkaç gün sonra Gazze halkı, bu kararın bedelini ödemeye başladı. Yirmi dört saatten kısa bir sürede, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere otuz dört insan şehit düştü. Bunun yanı sıra onlarca yaralı, açlık ve dondurucu soğuk altında can çekişmektedir. İşte bu temiz kanlar; Amerika’ya Gazze Şeridi üzerinde vesayet ve manda yetkisi veren, ona dilediği gibi başları vurma imkânı tanıyan kararın gerçek anlamıdır. Aynı karar, Batı Şeria’daki Filistin halkının kanını, malını ve topraklarını görmezden gelmiş, Yahudi varlığının elini serbest bırakmış, saldırıları Gazze’yi aşarak Lübnan’daki Ayn el-Hilve Kampı’na kadar uzanmıştır. Dahası mücrim Yahudi varlığının başbakanı, sanki kendi toprağıymış gibi Şam topraklarında dolaşmaktadır. Türkiye, Pakistan, Endonezya, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Ürdün ve BAE’deki yöneticiler ise; Güvenlik Konseyi daha karar almadan önce yayınladıkları ortak bildiriyle Yahudilerin elini serbest bırakmışlar, ülkede diledikleri gibi at koşturmalarına izin vermişler, Gazze’yi Trump’ın mülkü kılmışlar ve Gazze halkını da ona ve Yahudi varlığına “Kara Saray’ın” eşiğinde kurban olarak sunmuşlardır.

Ümmet, Gazze’de akan kanı, açlıktan bitkin düşen halkını ve boğucu kuşatmayı gördükçe öfke seline boğulurken, hain yöneticiler suçlu Yahudi varlığıyla el ele yürümekte, sözde kınama ve reddiye açıklamalarıyla ihanetlerini örtbas etmeye çalışmaktadırlar. Ama kuşatma onları rezil rüsva etmiştir, zilletlerini açığa çıkarmış, Yahudi varlığına giden silah ve mühimmatlar onları ele vermiştir.

Artık yüzlerindeki ihanet peçesi düşmüştür! Amerika ve Yahudilere Gazzeli mücahitlerin silahını ve halkının kanını teslim ederek İslam’a savaş açmışlardır. Gazze’yi Amerikan vesayetine teslim etmişlerdir. Bu kadar cürümden sonra susmak olur mu? Susmak, onların suçuna ortak olmak ve rıza göstermek anlamına gelmez mi?

Gazze’de ölüm daha da yaygınlaşmadan ümmetin ve ordularının harekete geçmesi farzdır. Hatta İngiliz postalları bu topraklara değdiği gün harekete geçilmesi farzdı! Dökülen her damla kan, orduların gecikmesinin sonucudur. Harekete geçilmeyen her gün, Filistin halkı için ölüm, açlık ve kahır demektir.

Artık iş haddi aşmış, bıçak kemiğe dayanmıştır. Yöneticiler Gazze’yi, halkını, tüm Filistin’i ve kutsallarını yok pahasına satmışlardır. Artık Ümmetin öfkesi bir volkan gibi patlamalı! Bu öfke tüm ihanet planlarını yakmalı, tüm vesayet kararlarını eritmeli ve Müminlere düşmanlık eden rejimlerin tahtlarını söküp atmalıdır. Bu öfkeyi ancak Mescid-i Aksa’da kılınacak Özgürlük Namazı ve Mescid-i Aksa’nın yeniden İslam’ın ve ordusunun gölgesi altına girmesiyle Allah’a yapılacak şükür secdesi söndürmelidir!

O gün gelene kadar, ümmeti ve orduları harekete geçirmek için çırpınan sadık kullar müstesna kimse bu yüz üstü bırakma günahından kurtulamayacaktır. O şehit kanları, o korku içindeki canlar ve Mescid-i Aksa, yarın Allah’ın huzurunda duracak ve haklarını alana kadar bu ümmetten davacı olacaklardır!

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا * ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ“Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır. Bu, Allah’ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur.” [Muhammed 10-11]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER