El-Raye Gazetesi Sayı 573 Öne Çıkanlar
- Kategori Video
- |
El-Raye Gazetesi Sayı 573 Öne Çıkanlar
Daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ
Çarşamba, 21 Rabiu'l Ula 1446 H. | 12 Kasım 2025 M.
El-Raye Gazetesi Sayı 573 Öne Çıkanlar
Daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ
Çarşamba, 21 Rabiu'l Ula 1446 H. | 12 Kasım 2025 M.
Haber - Yorum
Büyük Mısır Müzesi, Firavunların Yüceltilmesi ve Kamu Malının Heder Edilmesi Demektir!
Haber:
Bazı tahminler ve resmi açıklamalar, yeni Mısır Müzesi'nin toplam maliyetinin 1,2 trilyon ile 1,5 trilyon ABD Doları arasında olduğuna işaret ediyor; bu arada 2023 yılı istatistikleri, Mısır'daki yoksulluk oranının nüfusun %36'sını aştığını, 2025 yılı istatistikleri ise nüfusun %60'ından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını göstermektedir.
Yorum:
Büyük Mısır Müzesi'nin açılışı, maddi ve akidevi olarak Mısır devleti tarafından benimsenen en başarısız projelerden biri olarak kabul edilmektedir; zira bu proje maddi açıdan son derece maliyetli olup devlet, bu çok maliyetli olan projeyi tamamlamak için yabancı ve yerli bankalardan aldığı kredilerin faizini geri ödemek zorunda kalacak ve tüm bu geri ödemeler Mısır halkının, onların emeklerinin ve terlerinin pahasına olacaktır.
Bu başarısız proje için heder edilen devasa paralar, yoksulluk sınırının altında yaşayan ve gıda, barınma, sağlık hizmetleri, eğitim ve altyapıya ihtiyaç duyan Mısırlıların üçte ikisine hizmet etmek amacıyla insanların çok ihtiyaç duyduğu hayati projeler için harcanmış olsaydı daha iyi olurdu.
Fikri ve hadari açıdan olana gelince; bu müze insanların zihinlerinde tağut ve küfür fikrini pekiştirmekte ve Mısırlıları, firavunların torunları olduklarına inandırarak Firavunluğun tarihsel döneminin Mısır tarihinin en görkemli dönemi olduğunu, bu medeniyetin tarihsel olarak Yunan, Pers ve Çin medeniyetlerinden önce geldiğini ve tüm Mısırlılar için gurur ve onur kaynağı olmaya devam edeceğini söyleyerek Mısırlıları aldatmaktadır. Sanki Mısırlılar Müslüman değilmiş gibi, sanki İslam hadaratı onlara ait değilmiş gibi, sanki Kur'an okumuyorlarmış gibi, sanki Firavun ve askerleri küfürleri, zorbalıkları, inatları, insanlara zulmetmeleri, Allah'ın peygamberi Musa Aleyhisselam'a karşı çıkmaları, kibirlenmeleri ve Firavun'u en yüce Rableri ilan etmeleri nedeniyle boğuldukları kıssasını bilmiyorlarmış gibi.
Mısır'da iyiliği emredip kötülükten nehyeden bazı müminler, Firavun'u yüceltme fikrini kınadıklarından dolayı tutuklandılar, eziyet gördüler, imajları medya önünde çarpıtıldı, hükümetin elektronik sinekleri onlara zarar vermek için görevlendirildi, onları en çirkin sıfatlarla tanımlayarak fitne çıkardıklarını iddia ettiler!
Dini kurumlar arasında aşağılık bazı kişiler de kiralık borazanlar olarak görevlendirildiler ve tiran Sisi rejiminin insanları sindirmek ve susturmak için kullandığı bu uyumsuz seslerden biri de Mısır Darü'l-İftası'nda çalışan ve kurumun fetva sekreteri olarak nitelendirilen Hişam Rabi'dir; nitekim Firavun ve askerlerine karşı çıkan Firavun ailesinden bir mümin hakkında Kur'an ayetleri okuyan müze ziyaretçilerinden biri eleştirilmiş ve onlara karşı çıkması nedeniyle o mümin kişiyi öldürmüşlerdi; o ise, onlara karşı sözle cihat etmesinden dolayı cennete girmişti.Hişam Rabi bu Ku'ran okuyan kişi hakkında şu yorumda bulunmuştu: “Firavun'un kıssası gibi belirli ayetlerin özellikle Büyük Mısır Müzesi'nde seçilip okunması, ümmetin tarihini ve medeniyetini barındıran bu yerin şirk evi olması gibi tehlikeli bir ima taşımakta olup bu yaklaşım, büyük bir münker ve Kuran'a karşı saygısızlıktır.” Mısır Darü'l-İftası'nda çalışan ve İslam'ı savunması gereken bu Hişam, pagan Firavun uygarlığıyla gurur duyuyor ve onun şirk olarak nitelendirilmesini reddediyor; sonra rejimin diğer bazı kuyrukları o kadar küstahlaşmışlar ki Firavun'u savunuyorlar ve onu belki de bir mümin olarak nitelendiriyorlar!
İnsanlığın bildiği en büyük tiranı çaresizce savunan rejimin korosunun takındığı bu utanç verici tutumlar, ikiyüzlü medya figürleri ve kendilerini yalan ve iftirayla “din alimleri” olarak adlandıran kişilerden oluşan bu koronun ulaştığı fikri ve ahlaki çöküşün düzeyini ifade etmektedir.
İyiliği emredip kötülükten sakındıran Mısırlı müminler için, böylesine (büyük) bir Mısır müzesinin kurulması, ümmetin enerjilerini devrim ve değişim yolunda patlatacak yeni bir öfke dozundan başka bir şey olmayacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed El-Hutvânî
Haber - Yorum
27. Anayasa Değişikliği, Trump'ın Pakistan Üzerindeki Kontrolünü Pekiştirmek İçindir, Yabancı Müdahaleye Karşı Kapıyı Kalıcı Olarak Kapatmanın Tek Garantisi Şeriatın Egemenliğidir
Haber:
243. maddeyi değiştirmek ve Pakistan'ın askeri komuta zincirini yeniden yapılandırmak amacıyla önerilen 27. anayasa değişikliği, son on yılların en iddialı yeniden yapılandırma çabası ve belki de en çok tartışmalı olanıdır; çünkü köklü kurumsal kültürlere ve sivil ve askeri otorite arasındaki kırılgan dengeye aykırıdır...Nitekim bu projenin özünde, zahiri olarak basit bir ilke yatmaktadır ki o da; Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanlığı pozisyonunu oluşturmak ve Genelkurmay Başkanlığı pozisyonunu kaldırmak yoluyla savunma koordinasyonunu modernize etmektir.Ancak pratik olarak bu reform, ordu komutanını anayasal olarak en üst otorite konumuna yükseltecek ve operasyonel komuta ile tüm askeri kurumların kapsamlı kontrolünün arasını birleştirecektir.(Down Gazetesi)
Yorum:
Genelkurmay başkanlığı, askeri gerçekliğin aksine, egemen siyasi bir pozisyonmuş gibi ele alınmaktadır; oysa bu pozisyon, ister Batılı bir sivil devlet olsun, isterse İslam Devleti'nin gölgesindeki şerî bir devlet olsun, devletin oluşumundan bağımsız olmaması gerekir. Dolayısıyla bu, Pakistan devletinde yönetimin doğrudan uyguladığı askeri liderliğin gerçeğini yansıtmakta ve aynı zamanda sivil devletlerin üzerine dayandığını iddia ettikleri sivil yönetimden de bir sapmadır. Bu nedenle Pakistan devletinin gerçekliğine yönelik gerçek tanım, iddia edildiği gibi onun siyasi veya sivil bir devlet değil, bir polis devleti olmasıdır.
İslam'a gelince; İslam Devleti’nin ordularına liderlik eden askeri komutan olan cihad emirinin pozisyonu, Halife tarafından atanmakta ve Halifenin uygun gördüğü zaman da görevden azledilmektedir. Örneğin Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Halifesi Ebu Bekir Sıddık, Halid bin Velid'i ordu komutanı olarak atamış, sonra Ömer onu Ebu Ubeyde ile değiştirmiştir.Ordu komutanı, bölgedeki veya Müslüman ülkelerindeki kafirlerin çıkarlarına hizmet etmek ve Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Türkiye arasında seyahat ederek Yahudiler adına Filistin halkına baskı uygulamak için paralı güçler göndermek için değil, İslam'ın ve Müslümanların düşmanlarına karşı galibiyetin gerçekleşmesinin yanı sıra Allah yolunda cihad etme maksadının gerçekleşmesi için Halifenin görüşüne göre atanan ve azledilen bir askerdir!
Anayasa değişikliği açısından olana gelince; 27. değişikliğin en yıkıcı yönü, belirli bir kişi, askeri hegemonya veya yargı denetimi ile ilgili değildir, aksine Pakistan'da karar alma yetkisini daha çok Amerika Birleşik Devletleri'ne tabi kılmakla ilgilidir.
Asim Munir, Trump'ın Pakistan'daki ana ajanı ve “en sevdiği askeri komutanıdır.” Zira Munir, Yahudi varlığı, Pakistan'ın nükleer silahları, Afganistan, Çin, Orta Asya ve Pakistan'ın muazzam enerji ve minerallerle ilgili konuda Trump'ın Pakistan için belirlemiş olduğu vizyonuyla tamamen uyumludur.
27. değişiklik, Asim Munir'in yetkisinin genişletilmesinin temelini oluşturmaktadır. Bu, Pakistan'da Müşerref gibi daha önceki generallere verilen yetkiye veya Mısır'daki mevcut General Sisi'nin yetkisine benzer bir durumdur.
Anayasa değişikliğine karşı protesto hareketi, kısmi değişikliklere değil, kapsamlı değişikliklere odaklanmalıdır; çünkü herhangi bir kısmi değişiklik, Munir, Müşerref ve Sisi gibi daha fazla figürün ortaya çıkmasına kapı açacaktır. Yozlaşmış generaller, politikacılar ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Pakistan'ın kaderini daha fazla manipüle etmesinin önündeki kapıyı kapatmak için Müslümanların, İslam şeriatının egemenliğini talep etmeleri gerekir.
Şeriat, karar alma yetkisinin ilahi vahiyle tutarlı olmasını gerekli kılmaktadır. Zira Kur'an-ı Kerim ve Nebevi sünnetten elde edilen delile, sahabenin icmasına ve şerî kıyasa dayanmayan herhangi bir kanunun çıkarılması caiz değildir.
Hilafet Devleti'nde ne Halifenin, ne cihat emirinin, ne de Kadı'l Kudâ'nın şerî hükümlerin dışında davranışta bulunma hakkı yoktur; dahası Halife, kesin şerî hükümlere aleni olarak muhalefet ederse görevinden azledilir.
Ey Pakistan’daki Müslümanlar: Siyasi direnişinizi, Amerikan diktelerinin, kaprislerinin ve arzularının sizin işleriniz üzerindeki hakimiyetine son vermeye yönlendirin. Tertemiz bir belde olan Pakistan'da Allahu Teala'nın şeriatının egemenliğini tesis edene kadar direnişinizi durdurmayın.
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et.” [Maide 49]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan
Haber - Yorum
Ahlaksızlık, Aşağılık İnsanların Ortak Bir Özelliğidir!
Haber:
Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye, Katar ve Mısır dışişleri bakanları tarafından yapılan açıklamada, Gazze'deki savaşı sona erdirmek, tutukluları serbest bırakmak ve müzakereleri başlatmak için Trump'ın önerisini uygulamaya yönelik çabaları destekledikleri vurgulandı ve Hamas'ın attığı adımları memnuniyetle karşılayan bakanlar, ABD'nin girişiminin maddelerini uygulamaya yönelik çabaları destekleme konusundaki ortak taahhütlerini vurguladılar. (El Arabiya)
Yorum:
Trump, bazı Müslüman liderleri bir araya getirerek, 7 Ekim 2023 olaylarının başlangıcında açıkladığı ve iki yıl süren acımasız katliamlar, cinayetler ve yıkımlarla bile başaramadığı Yahudi varlığının hedeflerini gerçekleştirmeyi içeren girişimini onlara dayattığından beri bu varlık, küresel terörizmin destekçisi Amerika, kafir Batı ve aşağılık Müslüman yöneticilerden aldığı tüm destekle, suçlarının, cinayetlerinin ve yıkımının sonuçlarını taşımadan zaferle çıktı. O zamandan beri, bu hainler ve ruveybida liderleri, bu girişime sevinç ve mutluluklarını göstermek için yarışıyor, sanki bu girişim Yahudilerin katliamlarına ve kan şelalesinin sona ermesine çözümmüş gibi sunmak için çaba sarf ediyor ve Yahudileri kurtarmak ve efendileri Trump'ın emirlerini yerine getirmek için Hamas ve halk tabanını bu uğursuz girişime boyun eğmeye zorluyorlar. Belki bu onu tatmin eder ve düşmek üzere olan koltuklarında kalmalarını sağlar, çünkü Trump'ın planını uygulamak, İslam ümmetinin, Allah'ın düşmanları olan Yahudiler ve kafir Batı ile Gazze'deki kardeşlerine karşı kurdukları komployu kendi gözleriyle gördükten sonra Müslüman halkların öfkelerini hafifletebileceklerini zannediyorlar.
Bu aşağılık insanların ulaştığı nasıl bir ihanet Allah aşkına?! Gazze'yi kurtarmak için Yahudilerin Gazze'ye yönelik vahşi saldırganlığının ana destekçisi olan Trump'a boyun eğerek ulaştıkları nasıl bir zillet Allah aşkına?!
Ey Müslümanlar, ey Müslüman orduları: İslam ümmeti, enerjilere, yeteneklere ve cihadı arzulayan ordulara sahiptir; bunların sadece küçük bir kısmı bile harekete geçse, Yahudileri ve onların destekçilerini kökünden söküp atabilirler ancak kafir Batı'ya hizmet etmek üzere yönetici olarak atanan adam kılıklılar, onların bunu yapmasını engelliyorlar; peki bu insanlar nasıl anlayıp da rehberlik edecekler: قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ “Allah onları kahretsin. Nasıl da döndürülüyorlar.” [Münafikun 4]
Ey Müslümanlar, ey Müslüman orduları: Bizler, Allah'ın yardımı, İslam'ın izzeti, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönmesi, Yahudilerle savaşıp onların öldürülmesi ve Roma'nın fethi konusunda mutmainiz;o halde Hilafeti kurmak için ona yardım eden askerler olun; Allah'a yemin olsun dünyanın ve ahiretin izzeti işte budur.
İşte sizi bu hayra davet ediyoruz ey Müslüman askerler; çünkü tüm dünyanın, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in tutum ve siyasetini örnek alan, Sahabe-i Kiram'ın (Allah onlardan razı olsun) çalıştığı gibi çalışan, Roma'nın köpeğine, cevap işittiğiniz değil gördüğünüz olacaktır şeklinde hitap eden ve adaletsizlik ve zulümle dolmasının ardından dünyanın dört bir tarafına adalet ve huzuru yayacak olan bir yöneticiye ihtiyacı vardır.
İşte sizi bu hayra davet ediyoruz ey genişliği yer ve gök kadar olup muttakiler için hazırlanmış cenneti arzulayan Müslüman orduları. İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdulilah Muhammed – Ürdün
Sevinç Gözyaşları İstiyorum!
Gözlerimdeki şiddetli iltihabı tedavi etmek için Pakistanlı bir göz doktoruna gittiğim o günü asla unutmayacağım; doktor, durumu doğru bir şekilde teşhis edebilmek için incelemek üzere benden bir gözyaşı numunesi istemişti.
Balkonda oturmuş ve içimi bir korku kaplamıştı ve elleri kesilmiş bir kişinin gözüne kaçan düz bir kıl gibi endişeliydim ve kendime defalarca sordum! Test sonucu hüznümü ortaya çıkaracak mı? Test sonuçları benim acımı ortaya çıkaracak mı? Peki testin sonucunda, kıvırcık saçlı Filistinli bir çocuğu mu, yanmış çadırların üzerine dağılmış çocuğun vücut parçalarının sahnesini mi, yoksa yanında bombardıman, yangın ve aşağılanma altında yarası kanayan erkek kardeşi tarafından temin edilen kumla karıştırılmış unu yiyen, altı çocuğuyla birlikte dul bir kızı olan, açlıktan kemiklerinin iskeleti çıkmış acı içinde inleyen o hacıyı mı görecekti? Peki ya kısıtlayan, hatta bu ablukaya ortak olan komşu ülkelere yönelik öfkem ortaya çıkarsa ne olacak?
Kaçınılmaz olarak benim korktuğum şu iki şeyi görecektir; çocuğunu öldürmek ve namusunu kirletmek isteyen canavarların gölgeleriyle çevrili bir şekilde çocuğunu kucaklayan Sudanlı bir kadının görüntüsünü ve baştan ayağa canlı canlı ezilen Sudanlı bir erkeğin sahnesini.
Peki sizce gözyaşı türlerini sınıflandırabilecek mi? Şayet gözyaşı türlerini, öfkeden akan gözyaşlarından, umut gözyaşlarına kadar sıralarsa; işte o zaman Suriye'nin başına gelenlere duyduğum öfkeyi görecek ve Uygur özgür kadınlarının durumu ve Hindistan'daki Müslümanların yaralarını öğrenecektir. Belki de Allah için teheccüde kalkıp Dinine yardım etmesini talep ederek dökülen umut gözyaşları, o doktorun tanık olduğu şeyin yükünü hafifletebilir.
Sonunda onunla görüşüp sonucu öğrenmek için hastaneye gittim. Sanki Müslümanlara karşı işlenmiş birçok suçun skandal bir geçmişiymişim gibi uzun uzun bana baktı.
Onu, şu soruyla şaşırttım: Pakistan, sayı ve hazırlık bakımından dünyanın en büyük ordularından birine sahip değil mi? Kendisine heybet ve caydırıcılık sağlayan nükleer silahlara sahip değil mi? Kendisine siyasi ve ekonomik olarak güç sağlayan Orta Asya'ya açılan bir kapı olarak Çin, Hindistan ve İran arasında stratejik konumunun yanı sıra savunma sanayinde nispeten kendi kendine yeterliliğinin olmasına ne demeli? Müslümanlara düşman olan rejimlere baskı yapmak için bile kullanılmayan ekonomik ve askeri güç kozları; peki neden olduğunu biliyor musunuz ey doktor? Çünkü diğer rejimlerimizin durumu gibi Pakistan rejimi de, özellikle Amerika olmak üzere uluslararası baskılara maruz kalmaktadır; peki şu anda yaptığımız gibi sadece başımızı sallamakla mı yetineceğiz?!
Yıllarca süren şaşkınlığın ardından, Allah Subhanehu'nun Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetine göre hükmedecek adil bir Halifenin gölgesinde azametli ve dünyanın egemenliğine sahip olduğumuz zamandaki Müslümanlar olarak pusulamızı yeniden ayarlamamızın zamanı gelmedi mi? Bizler, Allah'ın İslam ile izzetli kıldığı bir topluluğuz; o halde neden bugün bu aşağılanmayı ve dine ve Müslümanlara karşı ilen edilen savaşı kabul ediyoruz? Bakın işte namuslar ihlal edilmekte, kanlar dökülmekte, yeni bir “İbrahimi” din için planlar ilan edilmekte, tapınaklar inşa edilmekte ve putlar bizi şirk ve küfür çağlarına geri götürmektedir!
Affedersiniz ey doktor; ben bir ilaç istemiyorum; zira benim acımı, üretilmiş haplarla veya uyuşturucu iğnelerle tedavi edemezsiniz, aksine ancak gözyaşlarına bir yer bırakmayan köklü bir çözümle tedavi edebilirsiniz.
Bizler, ümmete onurunu yeniden kazandıracak, ümmetin düşmanlarından intikam alacak, onun mazlumlarına yardım edecek ve ümmetin fertleri arasında adaleti sağlayacak Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodu üzere Raşidi Hilafeti istiyoruz. Bizler, heybetiyle asrımızın firavunlarının temellerini ve tahtlarını sarsacak Hilafeti istiyoruz. Evet ben, sevinç gözyaşları istiyorum.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Menal Ümmü Ubeyde