Cuma, 28 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Uluslararası Sahneye ve Sudan'daki Çatışmaya Dair Bir Okuma!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Uluslararası Sahneye ve Sudan'daki Çatışmaya Dair Bir Okuma!

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْئاً إِمْراً (Musa), içindekileri boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen çok kötü bir iş yaptın! dedi.” [Kehf 71]

Kur'an ifadesiyle Sudan'da yaşananlar şu şekilde özetlenebilir; sömürgeciliğin yeni bir kılıfla yeniden üretildiği ve ülkenin kan ve bölünme girdabında boğulduğu bir sahnede dışarıdan yönetilen ve yerel ellerle uygulanan anlamsız bir savaştır.

Birincisi:İngiliz sömürgesinden Amerikan hegemonyasına... On dokuzuncu yüzyılda sömürgeci İngilizlerin Sudan'a girmesinden bu yana ikili yönetim İngiliz-Mısır aracılığıyla derin bir siyasi ve kültürel nüfuz tesis edilmiştir. 1956'daki bağımsızlığın ardından Sudan, siviller ile ordu arasında bir iç çatışmaya tanık olmaya başlamış, bu çatışmanın özünde ise, Avrupa’nın adamları ile Amerika’nın adamları arasındaki dış çatışmanın yansıması yatmaktadır.

- 1958'de General İbrahim Abbud, ilk askeri darbeyi gerçekleştirdi ancak iktidarı uzun sürmedi; zira Ekim 1964'te, sivil yönetimi geri getiren Ekim devrimiyle devrildi. Ardından tarihsel olarak İngiliz nüfuzuyla bağlantılı olan Ümmet Partisi ve Demokratik Birlik Partisi gibi siyasi partilerin liderliğinde bir sivil hükümet geldi.

- 1969'da Cafer Numeyri, "Özgür Subaylar" adına sivil hükümeti devirdi ve 16 yıl süren yeni bir askeri yönetim dönemi başladı; bu dönemde, özellikle de 1980'lerde Amerika ile ittifak kurmasının ardından sadakatler Amerika'ya doğru meyletmiştir.

- Numeyri yönetimi, Nisan 1985'teki devrimle sona erdi ve Sadık el-Mehdi liderliğinde yeniden sivil bir hükümet kuruldu; böylece dengeler, Avrupa nüfuzuyla bağlantılı güçler lehine geri döndü. Böylece de Sudan, içeriden yönetilmekten daha çok dışarıdan yönetilen siyasi bir döngünün içinde, Amerikan yanlısı askeri yönetimlerin çekici ile Avrupa yanlısı sivil yönetimlerin örsü arasında gidip gelmeye devam etti.

İkincisi: Amerika’nın planı

- Hegemonya ve İngiltere ve Avrupa'ya bağlı elitleri deviren askeri darbelerin desteklenmesi ve sadakatleri yeniden şekillendiren anlaşmaların dayatılması yoluyla Avrupa’nın nüfuzunun tasfiye edilmesi.

- Amerika'nın kendisine sadık askeri ve sivil figürleri desteklemesi ve Sudan'ın istikrarsızlık durumu içinde kalmasını sağlayan geçiş süreçlerinin dayatılması yoluyla Amerika’nın iktidardaki adamlarının yerinin sağlamlaştırılması.

- Silahlı hareketlerin desteklenmesi, etnik çatışmanın körüklenmesi ve savaşın, dosyayı uluslararasılaştırmak ve ayrılıkçı bir çözümü dayatmak için bir gerekçe olarak kullanılması yoluyla Güney'in ayrılmasının ardından Darfur'un da ayrılmasının hızlandırılması.

Üçüncüsü: Amerika'nın planını uygulamak için kullandığı araçlar şunları içermektedir: Askeri darbeler ve Amerikan yanlısı figürler lehine rejim değişiklikleri, Sudan'ın birliğini parçalamayı hedefleyen Naivasha ve Doha gibi uluslararası anlaşmalar, siyasi müdahale ve uluslararası baskı için bir giriş kapısı olarak insani yardım kuruluşları,şartlı finansman ve ulusal egemenliği zayıflatan ekonomik gündemlerin dayatılması ve bölgesel ittifaklar ve Amerika'nın projesini uygulamaya yönelik araçlar olarak Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin kullanılması.

Dördüncüsü: Mevcut savaş ve içindekilerin boğulması için geminin delinmesi.

Ordu ile Hızlı Destek Güçleri arasındaki savaş, yalnızca bir iç çatışma değil, aynı zamanda Sudan'ı yeniden şekillendirmeye yönelik bir Amerikan aracıdır.Çünkü Amerika, iki rakip tarafı destekleyerek çatışmayı beslemekte, ardından da kendi çıkarlarına hizmet eden bir çözümü dayatmak için bir arabulucu olarak müdahale etmektedir. Nihai hedef ise Sudan'ı kontrolü kolay olan zayıf varlıklara bölmek ve Avrupa’nın nüfuzunu sonsuza dek uzaklaştırmaktır.

Beşincisi: Çözüm, sömürgecinin başkentleri ve onun ülkemizdeki elçilikleri tarafından yönetilen uluslararası uzlaşmalarla değil; bilakis ümmeti birleştirecek ve onun ülkesindeki yabancı müdahalenin elini koparacak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulması yoluyla olacaktır; bu nedenle ümmetin projesinin yanında yer almanın, bir parti veya şahsa değil de İslam'a destek vermek olduğunu, dahası ümmetin heybetini ve egemenliğini geri kazandıran Rabbani yaklaşımı, kitlesel siyasi bilincin bu plana karşı koymanın temel taşı olduğunu ve samimi bir liderlik ve net bir vizyon olduğunda ümmetin kalkınmaya muktedir olduğunu idrak eden ordu içerisindeki muhlislerin nusret vermesi.

Beşincisi: Gemi içeriden deliniyor ancak delmenin sebeplerini taşıyan el, çizmek ve plan yapmak için Washington, Londra ve Paris'ten uzanan eldir. Sudan halkı, savaşın hakikatini kavrayamadığı sürece, tam bir boğulmanın gerçekleşmesi kaçınılmazdır; zira savaş, haritaları yeniden çizmenin, nüfuzu tasfiye etmenin ve hegemonyayı pekiştirmenin aracından başka bir şey değildir.Ancak bilinçli olmak, kurtuluş yolundaki ilk adım olduğu gibi nusret de gerçek değişimin anahtarıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Hatem El-Attar – Mısır

Devamını oku...

Amerika, Açık Küfrünü Göstermek İstiyor ve Müslüman Kardeşler Pankartının Arkasına Saklanıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerika, Açık Küfrünü Göstermek İstiyor ve Müslüman Kardeşler Pankartının Arkasına Saklanıyor!

Haber:

Şarkul Avsat'ın 28/10/2025 tarihinde yayınlanan, ABD başkanının Arap ve Afrika işleri kıdemli danışmanı Massad Boulos ile yaptığı röportajda, bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “Sudan ordusu anlayışlı ve duyarlı davrandı ve son haftalarda Sudan hükümeti tarafından atılan adımları gördük ve bunlar çok net adımlardır; şu anda bunlara girmeye gerek yok, ancak bu konu Amerika Birleşik Devletleri için kırmızı çizgi olup bunun Dörtlü ülkelerin diğer üyeleri için de kırmızı çizgi olduğunu düşünüyorum. 12 Temmuz'da yayınlanan ortak açıklamada bunu açıkça ifade ettik. Bu konuda, sadece bu belirli gruplar açısından değil, eski rejimle bağlantılı herkes açısından da herhangi bir belirsizlik yoktur. Amerika Birleşik Devletleri ve Dörtlü'nün bu konu hakkındaki tutumu çok açıktır... Hepimiz, Müslüman Kardeşlerin ve eski rejimin destekçilerinin önümüzdeki aşamada herhangi bir rol oynamayacağı konusunda hemfikiriz, ancak nihayetinde nihai çözümün Sudan-Sudan çözümü olacağı gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Bizim yardım edip gerekli desteği vermemiz gerektiği gibi bu tür ulusal diyalogları kolaylaştırmak için de çaba göstermemiz gerekiyor. Ama nihai karar Sudan halkınındır ama biz bu konuyu Dörtlü içinde geliştirdiğimiz planda çok net bir şekilde ortaya koyduk.”

Yorum:

Öncelikle birçok Müslümanın gözden kaçırdığı, ancak gerçekliğin doğruladığı bir hakikati hatırlatalım; kâfirler, İslam'ın ve Müslümanların düşmanıdırlar. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوّاً مُّبِيناً Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır.” [Nisa 101]Dolayısıyla, özellikle de Âlemlerin Rabbi'nden geliyorlarsa, gerçeklere sıkıca tutunmak gerekir. Ancak kâfir sömürgeciler, gerçekleri her zaman yanıltıcı yalanlarla örterler. İngiliz Başbakanı Churchill, II. Dünya Savaşı sırasında şöyle demişti: "Gerçek çok değerlidir ve bu yüzden yalanlardan oluşan bir çitle korunmalıdır."

Massad Boulos, Şarkul Avsat'a verdiği röportajda, Amerika'nın gerçekte istediği şeyi, yani İslam'ın dışlanmasını ve ülkenin laikleştirilmesini gizlemeye çalıştı ancak İslami bir grubun pankartının arkasına saklanarak şunları söyledi: “Müslüman Kardeşler ve Sudan'daki eski rejimin destekçileri ABD için kırmızı çizgidir ve gelecekte onların Sudan'da ön saflarda yer almasını kabul etmeyecektir.”Dolayısıyla o, İslam'ın Sudan'da ne ajanları Beşir'in döneminde ne de başka bir rejim altında uygulanmadığını biliyor. Aksine Amerika Beşir'in döneminde Sudan'daki komplosunu gerçekleştirmek için “İslamcıları” kullanmış olup bunun en iyi kanıtı, onların eliyle ve ajan siyasi güçlerin onayıyla güneyin ayrılmasıdır.

Beşir, 25/11/2017 Cumartesi günü yayınlanan Sputnik ile yaptığı röportajda, güneyi ayıranın Amerika olduğunu açıkladı ve şöyle dedi: “Amerika'nın Sudan'a yönelik baskısı ve komplosu büyüktür ve Darfur ve Güney Sudan meseleleri Amerika'nın desteğini ve yardımını almış ve Amerika'nın baskısı altında Güney Sudan ayrılmıştır.” Ve şöyle ekledi: “Şu anda sahip olduğumuz bilgilere göre, Amerika'nın çabası Sudan'ı beş devlete bölmektir.”

Peki Massad'ın kırmızı çizgiden kastı nedir? Trump döneminde Amerika, Arap yöneticilerin işbirliğiyle İslam'ın herhangi bir tezahürünü istemiyor. Peki Sudan halkından samimi olanlar, özellikle de İslamcı gruplar, bu gerçeğin farkına varabildiler mi?

Diğer konuya gelince; neden Amerika veya Massad'ın Sudan halkı için kırmızı veya beyaz çizgileri belirlemesine ve karar vermesine izin veriyoruz?!Yoksa bu, laikliği açıkça uygulayarak ve şekli bir sloganla bile olsa İslam'ın herhangi bir tezahürünü uzaklaştırarak açık küfrünü gösteren Amerika'ya boyun eğmek, itaat etmek ve sadakat göstermek midir?

İslam, Amerika ve onun ajanlarına rağmen devletine, yani Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafete geri dönecektir; işte o zaman Allah'ın izniyle insanlığa hayırlı daveti taşıyarak Amerika'nın, hatta tüm dünyanın kaderi hakkında karar verecek olan biz Müslümanlar olacağız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

İbrahim Müşerref - Sudan

Devamını oku...

Suudi Rejimi, Açık Ahlaksızlıkların Destekçisi Olup Buna Şam’ın Yeni Yöneticilerinin Pohpohlaması Yardımcı Oluyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Suudi Rejimi, Açık Ahlaksızlıkların Destekçisi Olup Buna Şam’ın Yeni Yöneticilerinin Pohpohlaması Yardımcı Oluyor

Haber:

Suriye'nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed Şara, göreve geldikten sonra yaptığı ilk yurt dışı ziyareti hakkında konuştu ve “anahtarın nerede olduğunu bildiği” için Suudi Arabistan'a gitmeyi seçtiğini belirtti. Çarşamba günü Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı'nda düzenlenen diyalog oturumunda şunları söyledi: “İlk seyahatimizde Suudi Arabistan'a yöneldiğimizde, anahtarın nerede olduğunu biliyorduk.” Tebessüm eder gibi görünen Bin Selman'ın huzurunda şunları söyleyerek devam etti: “Suudi Arabistan, refah, istikrar ve kapsamlı kalkınmaya doğru ilerleyen bir ülkedir ve bu deneyim, bölgede benzersiz hale gelmiştir.” Şunları da ekledi: “Uzun zamandır Prens Muhammed bin Selman'ın ortaya koyduğu vizyonu takip ediyorum ve bunun sadece Krallık sınırlarında olmadığını, tüm bölgeyi kapsadığını gördüm; biz de bu mesajı benimsedik ve Şam'a ulaştığımızda bu düzenlemenin bir parçası olmak için acele ettik.”Şara'nın açıklamaları Suudi Arabistan'da geniş çaplı bir tepkiye yol açtı ve Twitter'da “Suudi Arabistan dünyanın anahtarıdır” hashtag’i trend oldu. (CNN, 29/10/2025)

Yorum:

Onlardan biri şöyle bir soru sorulabilir: Beşar'ın Suriye'den kaçmasının ardından Suriye'nin yöneticileri ne yapmalı?Herkesle bir anda düşman mı olmalılar?Yoksa Şam topraklarını çevreleyen yöneticilere, Yahudi devletçiğine, Amerika gibi uluslararası güçlere ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlarına geçici de olsa yağ çekip uzlaşmaya mı gitmeliler?Şam yöneticileri, tüm ilişkilerinde sadece İslam ile hükmedeceklerini ilan etmiş olsalar, direnebilirler mi?Yoksa Batı ve onun ajanlarıyla fikri veya maddi çatışmaya girmekten kaçınmak için başka dalgalara mı binmeliler? "Pohpohlamak", İslam'ın ve sisteminin içeride ve dışarıda güçlenme şansını artırır mı? Yoksa bu, hakkı batılla karıştırmak mıdır? Batı'nın ve ajanlarının Suriye'deki etkisi, Beşar'ın kaçışından sonra arttı mı, yoksa yatırım yoluyla bile olsa tüm ülkelerin Suriye'nin kaderiyle oynamasına olanak sağlanması yüzünden azaldı mı?Yoksa bütün bunlar bir taktik ve Batı'nın Şam’da hazırlanan orduyu görmesini engellemek midir?

Tüm bu soruların cevabı birkaç kelimeyle özetlenemez, ancak İslam'ı düşüncesinin temeli ve amellerinin ölçüsü olarak benimseyen kişi için cevap açıktır; çünkü o, gerçeklikler ve zorluklar ne kadar farklı olursa olsun, gittiği her yerde şeri hükme göre hareket eder.Evet, bu, bütün vakıalarla başa çıkmak için hükümleri siyer-i nebeviden istinbat eden biri için açık olacaktır ama bunu inkâr edip şöyle diyen biri için açık olmayacaktır: “Hazır sistemlerin dışarıdan ithal edilmesi veya tarihsel deneyimlerin uygulanması için kopyalanması mümkün değildir.”

Bin Selman’ın Vizyon 2030'una gelince; tüm İslam ümmeti 2016'dan beri bu vizyonun gerçeğini takip etmektedir;zira bu, ümmeti İslam'a ve onun değerlerine yabancılaştırmaya, Necd ve Hicaz halkını sekülerleştirmeye ve onların münkeri açıkça kabul etmelerini sağlamaya yönelik yapılan gerçek bir girişimdi ve hala da öyledir;böylece medya makinesi sayesinde açık ahlaksızlıkları ve kafirleri başarılı ve toplum için rol model olarak öne çıkararak, maruf olan münker, münker olan da maruf hale gelmektedir.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: أَلَا إِنَّ رَحَى الْإِسْلَامِ دَائِرَةٌ، فَدُورُوا مَعَ الْكِتَابِ حَيْثُ دَارَ، أَلَا إِنَّ الْكِتَابَ وَالسُّلْطَانَ سَيَفْتَرِقَانِ، فَلَا تُفَارِقُوا الْكِتَابَ، أَلَا إِنَّهُ سَيَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ يَقْضُونَ لِأَنْفُسِهِمْ مَا لَا يَقْضُونَ لَكُمْ، إِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ، وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَضَلُّوكُمْ» قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، كَيْفَ نَصْنَعُ؟ قَالَ: «كَمَا صَنَعَ أَصْحَابُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ، نُشِرُوا بِالْمَنَاشِيرَ، وَحُمِلُوا عَلَى الْخَشَبِ، مَوْتٌ فِي طَاعَةِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنْ حَيَاةٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِDikkat edin! İslam’ın taşı dönmektedir. Nereye dönerse dönsün Kitapla birlikte dönün. Dikkat edin! Kitap ve sulta birbirinden ayrılacaktır. Siz Kitap’tan ayrılmayın. Dikkat edin! Üzerinizde emirler olacaktır, sizin lehinize hükmetmediklerini kendileri için hükmedecekler. Eğer onlara karşı gelirseniz, sizi öldürürler. Eğer onlara itaat ederseniz, sizleri saptırırlar.” Dediler ki: “Yâ Rasulullah! Ne yapacağız?” Dedi ki: “İsa İbn-u Meryem’in ashabının yaptığı gibi yapın. Onlar testerelerle biçildiler, idam sehpasına çıkarıldılar. Allah’a itaatte ölüm, Allah’a masiyetteki hayattan daha hayırlıdır.” [Taberani rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nizar Cemal

Devamını oku...

Sudan'daki Çatışmanın Kabilevi Bir Karaktere Dönüşmesi!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Sudan'daki Çatışmanın Kabilevi Bir Karaktere Dönüşmesi!

Sudan'daki çatışmanın kabilevi bir karaktere dönüşmesi gelişigüzel bir sonuç değildir; aksine birçok gözlemci tarafından, askeri ve siyasi figürlerin kabile bölünmelerini kışkırtmak ve yerel toplulukları savaşa sevk etmek için kullanılan sistematik bir strateji olarak görülmektedir. Bu bağlamda adı geçen en önemli figürler arasında şunlar vardır:

Sudan Ordusu'nun kabileleri militarize etmek için kullanmakla suçlandığı önemli figürler:

Abdurrahim Dagalo - Hızlı Destek Güçleri Komutan Yardımcısı

7 Eylül 2023 tarihinde Sky News Arabia'ya verdiği bir röportajda şunları söyledi: "Siyasi sözleşme, acıları sona erdirme yolunun başlangıcını temsil etmekte olup hesap verebilirlik, halkın haklarının ihlaline karışan herkesi kapsayacaktır... İslamcıların yürüttüğü savaş siyasi değil, silah ve medya manipülasyonu ile yürütülen bir savaştır.” (Sky News Arabia). Diğer raporlar, unsurlarının haklarını talep eden kabile liderleriyle, fiziksel tasfiyeyi de kapsayacak şekilde kararlı bir şekilde muamele edilmesi yönünde doğrudan talimatların olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Abdulfettah el-Burhan - Sudan Ordusu Komutanı

26 Nisan 2025 tarihinde Port Sudan'da yaptığı bir konuşmada şunları açıkladı: "Savaşçılardan silah taşımayı veya politikacılardan milislere destek vermeyi terk edenler memnuniyetle karşılanacaktır.. Ulusal Kongre'nin Sudanlıların vücut parçaları üzerinden iktidara dönmesine için ikinci bir şansı yoktur.” Ayrıca ordunun savaş doktrinindeki değişikliği açıklayarak şunları söyledi: "Tarihimiz boyunca edindiğimiz tüm silahlar savunma amaçlıydı, şimdi bu şeyi değiştireceğiz."

Musa Hilal – Aşiret lideri ve Uyanış Konseyi Lideri

22 Nisan 2024 tarihli bir açıklamasında, Sudan ordusunun Hızlı Destek Güçleri'ne karşı savaşını desteklediğini duyurarak şunları söyledi: "Sudan ordusuyla müttefik hareketlerde bulunmak için ortak bir askeri gücün oluşturulması, savaşın dengelerini değiştirecek stratejik bir adımdır." (Şarkul Avsat).

Korgeneral Yasir el-Ata, İbrahim Bakkal hakkında

9 Ekim 2025 tarihinde yerel medya aracılığıyla aktarılan resmi olmayan bir açıklamasında şunları söyledi: "Bakkal'ın vatan topraklarına dönüşü geçmişte kalan bir sayfa değil, bilakis bir öz muhasebenin başlangıcıdır. Tövbe eden ve vatanına sadık kalan herkesin aramızda yeri vardır." (Nabd El Vatan).

İbrahim Bakkal ise şu açıklamayı yapmıştır: "Korgeneral Yasir el-Ata'dan ve sözlerimle incittiğim herkesten özür diliyorum... Hızlı Destek Güçleri komutanlarının toplantılarına Saliha'daki evimde ev sahipliği yaptım, ancak onların kayıtsızlığıyla karşılaştım ve Nyala'ya ulaşmak için 18 gün boyunca yürüdüm." (Yukarıdaki aynı kaynak)

Yerel Kabile Liderleri ve İdari Amirler

"Ordu komutanları ile kabile liderleri arasındaki toplantıları gösteren ve kabileleri silah taşımaya ve savaşa karışmaya teşvik eden videolar ortaya çıkmıştır." (Independent).

Bu figürler nasıl kullanılıyor?

- Medya kışkırtması: Aşiret fanatizmini kışkırtan seferberlik konuşmaları yoluyla.

- Yerel askere alım: Ordunun denetimi altında silahlı aşiret milislerinin oluşturulması.

- Siyasi ittifaklar: Kabilelerin orduya veya Hızlı Destek Güçlerine yönelik açık biatleri; bu da çatışmayı siyasi olmaktan çıkarıp kabilevi bir çatışmaya dönüştürmektedir.

Ortaya çıkan sonuçlar:

- Toplumun Parçalanması: Kabile aidiyeti nedeniyle komşunun düşmana dönüşmesi.

- Savaşın uzatılması: Çünkü çatışma, kişisel ve bölgesel bir hale gelmektedir.

- Siyasi çözümün zorluğu: Çünkü taraflar çoğalıyor ve merkezsizleşiyor.

Sudan'da, özellikle Darfur bölgesinde yaşananlar, topraklarını ve onurlarını bir avuç kirli para karşılığında satan ve milyonlarca insanın yerinden edilmesi pahasına dünya hayatının gösterişini arzulayan yerel araçlarla gerçekleştirilen uluslararası komplonun bir parçasıdır.

Köklü siyasi bakış açısından kaynaklanan çözüm

- Kabilevi ve bölgesel çatışmaları sona erdirmeye muktedir olan tek sistem olması itibariyle Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulması.

- Bölünmeyi ve yozlaşmayı pekiştiren laik sistemleri kaldırılıp onun yerine kapsamlı İslami sistemin getirilmesi.

- İslam ümmetinin, Batı'ya bağımlılığı reddeden ve ümmetin izzetini ve gücünü yeniden tesis eden tek bir liderlik altında birleştirilmesi.

- İster barışı koruma güçleri yoluyla olsun, isterse Batı hegemonyasını pekiştiren uluslararası girişimler yoluyla olsun her türlü yabancı müdahalenin reddedilmesi.

Bu tez neden önemlidir?

Çünkü çatışmayı kabilevi bir hale dönüştürmek, yalnızca yerel bir taktik olmayıp Sudan'ı parçalamak ve her türlü İslami kalkınma projesini zayıflatmak için uluslararası planın bir parçasıdır.Bu bağlamda Burhan, Dagalo ve Hilal gibi figürlerin kullanılması, savaşın dış gündemlere hizmet eden yerel araçlarla nasıl yönetildiğini göstermektedir.

أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعاًOnların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa-139]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatem El-Attar – Mısır

Devamını oku...

Ey Ürdün Kralı: Allah Korkusunun Emareleri Vardır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Ey Ürdün Kralı: Allah Korkusunun Emareleri Vardır!

Haber:

Ürdün Kralı, 26/10/2025 Pazar günü Ulusal Meclis'te yaptığı konuşmada, ülkesinin karşı karşıya olduğu zorlukların boyutuna dair birçok gösterge içeren iç ve dış siyasi mesajlar vererek Ürdün halkına şu şekilde hitap etti: “Bazılarınız kralın nasıl hissettiğini soruyor? Kral endişeli mi?Evet, kral endişeleniyor ama o Allah'tan başka kimseden korkmaz. O hiçbir şeyden korkmaz; zira onun arkasında Ürdünlüler var.” Gazze halkı için de şöyle dedi: “Kardeşin kardeşinin yanında durması gibi tüm imkânlarımızla sizin yanınızda olacağız, yardım göndermeye ve sahada tıbbi hizmet vermeye devam edeceğiz.”(CNN Arapça)

Yorum:

Allah korkusu, özel günlerde insanın insanlar karşısında övündüğü bir söz değildir. Bilakis Allah korkusu, Allah'ın emirlerine bağlılığı gösteren fiiller olup bu bağlılık, kişinin Allah'tan korktuğunu göstermektedir. Eğer kişi bu fiillere bağlı kalmazsa, onun iddialarının hiçbir kıymeti yoktur; çünkü fiiller, Allah'tan korkunun samimiyetini gösteren bir ölçüdür.Ürdün Kralı'nın fiillerini muhakeme edip bu fiilleri şeriat mizanına koyduğumuzda, onun Allah'tan korkmadığını, O'nu hiçbir şekilde hesaba katmadığını, onun için önemli olanın yönetim koltuğunda kalmak olduğunu açıkça görürüz; bunun için o, ümmete karşı komplo kurmaya hazırdır.Onu gerçekten korkutan ve paniğe sevk eden şey ise, Allah'ın düşmanı Trump'tır; zira medya organları, kendisi 12/02/2025'te Beyaz Saray'da Trump ile görüştüğünde nasıl dehşete kapıldığını ve korkudan titrediğini aktarmıştır; nitekim o zaman Trump, kibirli bir şekilde konuşmuş ve çevresindekilere Gazze halkını Ürdün ve Mısır'a sınır dışı etme niyetini açıklamıştı. Bunun üzerine Ürdün Kralı, Trump'ın sözlerine cevap vermeye cesaret edememiş, aksine sadece Gazze'den gelen 2.000 çocuğa Ürdün hastanelerinde tedavi sağlamaya hazır olduğunu söylemekle yetinmiştir!

Sonra kral, bir kardeşin kardeşinin yanında durduğu gibi Gazze halkının yanında duracağını söylüyor!Ona bir kez daha, önemli olanın söylemler değil eylemler olduğunu ve eylemlerinin her zaman söylediklerinin tam tersi olduğunu söylüyoruz.Evet sen, bir kardeşin kardeşinin yanında durduğu gibi Yahudi varlığının yanında durdun; zira Ürdün'ün meyve ve sebze kamyonlarının Yahudilere arka arkaya gönderildiğini tüm dünya görmüştür.Gazze'ye gelince; ona karşı komplo kurdun ve Gazze tamamen yok edilirken seyirci kaldın, bir kez olsun ordunu Gazze'ye destek vermek için göndermeyi düşünmedin; aksine Gazze'ye destek vermek için düzenlenen gösterileri ve yürüyüşleri bile engelledin -ki bu imanın an zayıf noktasıdır- ve gösterilere katılanları tutuklayıp cezalandırdın; o halde sen hangi kardeşlikten bahsediyorsun Allah aşkına?!

Müslümanların başındaki diğer yöneticilerin hali de Ürdün Kralı'nın halinden daha iyi değildir; zira onların hepsi halklarının düşmanı olup Allah'tan korkmazlar, onların hepsi Allah'ın şeriatını devre dışı bırakıp O'nun muhlis kullarıyla savaşıyorlar ve onların hepsi de otoriteyi gasp etmişlerdir;bu yüzden ümmetin görevi, onların elinden tutmak, tahtlarını devirmek ve onların enkazı üzerine izzetli devlet olan Hilafet Devleti'nin kurmaktır.İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Hişam

Devamını oku...

Oyun Kurucu ABD'nin Stratejisinde BM'nin Önemli Rolü

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Oyun Kurucu ABD'nin Stratejisinde BM'nin Önemli Rolü

Haber:

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Genel Sekreter Yardımcısı Tom Fletcher, Hızlı Destek Güçleri'nin şehrin tam kontrolünü ele geçirdiğini açıklamasının ardından, Sudan'ın El-Faşir kentinde kuşatma altındaki sivil halk için güvenli bir koridor sağlanmasını ve onlara insani yardımların ulaşmasının garanti altına alınmasını talep etti. (El Cezire Net).

Yorum:

Gazze savaşının medyadaki ateşi söner sönmez, Sudan'daki ateş daha güçlü bir şekilde alevlendi; oysa Sudan'daki olaylar üç yıldır hiç sönmemiş ve durmamıştır. Bu da medyanın Sudan'daki olaylardan uzak olduğunu ve bu olayların öne çıkarılmadığını gösteriyor.

Sahne iki farklı ülkeden olsa da, suç aynıdır ve medyada öne çıkarılan görüntüde bir benzerlik vardır ki o da şudur:Açlık, yerinden edilme ve Hemidti çetesinin ortaya çıkışı ve onun meydana gelenlerden sorumlu olması.Ayrıca bu isyancı çetenin silahlarının finansörü olan Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri'nin olduğu açığa çıkmıştır.Çatışmanın nedeni, Hızlı Destek Güçlerinin büyük şehirlerin ve bölgelerinin sonuncusu El Faşir'i kontrol etmedeki kibrine indirgenerek bu şehrin halkı, aslında uydurma bir çatışma bahanesiyle ülke dışından değil, ülke içinden geldiği düşünülen bir güç tarafından aç bırakılıyor, yerinden ediliyor ve en ağır bir şekilde cezalandırılıyor.

Bu çatışmanın başlamasından ve nedeninden sorumlu olan kişi, yani Amerika Birleşik Devletleri'nin rolü, sanki yeni bir olaymış gibi sahnenin dışında bırakılmıştır! Yani başından beri ülkenin iki unsuru olan Hızlı Destek Güçleri ile Sudan Ulusal Ordusu arasında çatışma ve rekabet oluşturma konusundaki Amerika’nın rolü ve sorumluluğu göz ardı edilmiştir.Amerika'nın hedefi, Sudan'ı bölerek ve maddi güç olan asker ve servetler gibi tüm güç dayanaklarını kontrol altına alarak Sudan üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak ve İslam ümmeti ve halkından olan Sudan'ın muhafazakar halkını güçlendirebilecek hiçbir şey bırakmamaktır; bu yüzden aralarında yıkım, açlık, ihtiyaç ve teslimiyet oluşturulmakta, hatta talepleri açlık ve susuzluklarını gidermek gibi gıda ve su yardımlarına indirgenmekte ve böylece onlar, asıl mesele ve sorundan uzaklaştırılmaktadır.

Şu anda medya, Sudan'ın kontrol altına alınıp sömürgeleştirilmesinden bu yana halkını etkileyen kıtlık sorunu ve krizine bir çözüm bulmak için aktif olarak çalışmakta ve bu çatışmanın felaketlerinden muzdarip olanların çağrıda bulunması gereken tek kurtarıcı olarak da yardımların girebileceği güvenli bir koridor talep etmek için bu rolü üstlenen Birleşmiş Milletleri göstermektedir. Ancak sorun, gıda veya su bulmak için şehri terk etmeye çalışan herkesi öldüren Hızlı Destek Güçleri'nin neden olduğu güvenlik eksikliğidir.

Tüm bu kan dökülmesinden sonra Sudan halkının sorununun, bu çatışmanın nedeni olan Amerika'nın kendilerini denetlediği örgütler aracılığıyla istediği gibi El Faşir'e yapılan bombalı saldırıların ardından yardımların veya yeniden inşanın sağlanması olduğunu düşünmek üzücüdür.Sudan ve diğer Müslüman ülkelerin halkları tarafından gerçek çözüm gözden kaçırılmaktadır; dikkat edin bu çözüm, silahlarıyla bu projeyi destekleyenleri ve Amerika'nın Müslüman ülkelere zarar verme, onların kanını dökme ve orada her türlü yolsuzluğu yapma konusundaki kurnazlığını ve kötülüğünü kolaylaştıranları tespit etmektir; zira bu ajanlar, en önemlileri Sudan toprakları, Nil Nehri ve petrolü olmak üzere ümmetin kaynaklarını ve zengin servetini kontrol eden yöneticilerdir ki böylece çatışmanın lideri olan Amerika'nın önderliğindeki Batı için kolay bir av haline gelebilsin. Çözüm, bu yöneticileri devirmek, tek bir ses ve tek bir bilinçle onlardan kurtulmak, Allah'ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti ile hükmetme emrini tabi olmaktır; Sudan halkının benimsediği ideolojinin aslı işte budur; bu yüzden bu çözüm terk edilmemeli veya bunun dışındakilere rıza gösterilmemelidir.

Gazze'deki savaş sona ermiş olsa da ancak savaşın gayesi sona ermemiştir ki iki ülke arasındaki benzerlik işte budur; her birinin işgalinin niteliğinde bazı farklılıklar olsa da, ancak her ikisi de aynı kontrol ve hedefin kapsamına girmektir ki o da Amerikan projesidir. Amerika’nın projelerinin hayata geçirilme düşüncesi, bu iki ülke ve diğer Müslüman ülkelerde silahsızlanma bahanesiyle yanıltıcı bir yaklaşıma göre, Birleşmiş Milletler ve onun yardımları aracılığıyla yeniden yapılanma ve yönetim yoluyla bu bölgeleri Amerika’ya bağımlı bir hale getirmektir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ

Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” [Al-i İmran 118]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Osman Sebatin – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Ümmetin Sorunları Forumuna Katılmaya Davet

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, değerli medya mensuplarını, siyasetçileri ve kamu meselelerine ilgi duyan herkesi, bu ay düzenlenecek “Ümmetin Sorunları Forumu”na katılmaya davet ediyoruz. Bu ayki forumun başlığı şöyledir:

“Sudan’daki uluslararası güç savaşının en şiddetli cephesi: El-Faşer.”

Konuşmacılar:

1- Üstat Muhammed Cami Ebu Eymen, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcü Yardımcısı.

2- İbrahim Müşerref, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Medya Bürosu üyesi.

3- Moderatör: Üstat Davud Abdullah, Hizb-ut Tahrir üyesi.

Tarih: H. 10 Cumâde’l Ûlâ 1447 M. 01 Kasım 2025

Saat: 13.00

Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stadın Doğu Tarafı.

Sizleri aramızda görmekten onur duyarız; katılımınız ümmetin dertleriyle hemhâl olduğunuzun bir nişanesidir

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nden Bir Heyet, Milletvekili Dr. Usame Sad’ı Ziyaret Etti

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin, Amerikan destekli normalleşme ve teslimiyet politikalarına karşı yürüttüğü mücadele kapsamında, Merkezi Temas Komitesi ve Güney Bölgesi etkinlikler komitesi üyelerinden oluşan bir heyet, 27 Ekim 2025 Pazartesi günü Sayın Vekil Dr. Usame Sad’ı Sayda’daki ofisinde ziyaret etti.

Görüşmede heyet, Amerika’nın Lübnan’a ve bölgeye dayatmaya çalıştığı Yahudi varlığı ile normalleşme konusunu ve buna karşı durma gerekliliğini gündeme getirdi. Heyet, Hizb-ut Tahrir’in de bu yönde faaliyet gösterdiğini, partinin kampanyasının başlamasının ardından güvenlik güçlerinin Beyrut’ta keyfi bir şekilde iki genci gözaltına aldığını, bu iki gencin, haklarında hiçbir iddia veya yasal tutuklama emri olmaksızın beş gün boyunca gözaltında tutulduklarını kaydetti!

Milletvekili Dr. Usame Sad ise, 27 Kasım 2024’teki Güney Lübnan ateşkes anlaşmasından sonra parlamentoda yaptığı konuşmada bu konuya (barışa) erkenden değindiğini, bu durumun son zamanlarda tam bir boyun eğme ve teslimiyet barışına dönüştüğünü ifade etti. Sayın Milletvekili Sad), partinin gençlerinin tutuklanmasını ve iktidarın, farklı bir görüş dile getirenlere karşı uyguladığı bu zorbaca (keyfi) yaklaşımı da kınadı.

Görüşmede, Lübnan’a ve bölgeye yönelik Amerikan-Siyonist normalleşme saldırısına karşı durulması gerektiği konusunda tam bir görüş birliğine varıldı. Ayrıca, seminerler, konferanslar ve kamuya açık etkinlikler aracılığıyla halkı bilinçlendirme gerekliliği konusunda da mutabık kalındı.

Görüşmenin sonunda heyet, Sayın Milletvekiline kabullerinden dolayı teşekkürlerini sundu. Ayrıca, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti ile Sayın Milletvekili arasındaki temas kanallarının gelecekte de açık kalması gerektiği yönündeki temennisini dile getirdi.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER