Cumartesi, 10 Muharrem 1447 | 2025/07/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İhanet Ziyareti!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İhanet Ziyareti!

Haber:

Trump'ın Pakistan'a kucak açması: “Taktiksel bir ilişki” mi, yoksa yeni bir “yakınlaşma çemberi” mi?

Trump, ABD ve Pakistan'ın ilişkilerinin iyileştiği bir zamanda Kara Kuvvetleri Komutanı Asim Munir'i Beyaz Saray'da benzeri görülmemiş bir öğle yemeğinde ağırladı. (El Cezire)

Yorum:

İslam dünyasının -Gazze'den Keşmir'e ve Tahran sokaklarına kadar- kan ağladığı bir dönemde, General Asim Munir'in ABD Başkanı Donald Trump'ı ziyaret etmesi, sadece geçici bir ziyaret değil, aksine büyük bir ihanettir.Beyaz Saray'da düzenlenen ve Trump'ın Hindistan ile patlak vermek üzere olan savaşı yatıştırmadaki rolünden dolayı Munir'e şükranlarını ifade etmek için düzenlediği toplantı, Pakistan'ın çeşitli kesimleri tarafından stratejik ve diplomatik bir adım olarak övgüyle karşılandı.Aslında bu toplantı, Ortadoğu'nun her yerindeki en son vahşi saldırı dalgasında kendilerini silahlandırıp Yahudi varlığını savundukları bir sırada Batı güçlerinin önünde eğilen Pakistan askeri elitinin utanç verici mirasının bir başka bölümünü temsil etmektedir.Trump'ın Munir'i hoş karşılaması, ABD destekli Yahudilerin İran'a düzenlediği ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan saldırıların ardından gelmiştir.Ancak ABD'nin bu kan dökülmesi konusundaki iş birliğine meydan okumak yerine Munir, Yahudi varlığını finanse edip silahlandıran, İslam beldelerinde insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenlediğini açıklayan ve Pakistan'ı bir zamanlar yalanlar ve aldatmacalar ülkesi olarak nitelendiren Trump'a elini uzatmıştır! Generalin Washington'da bulunması, Pakistan liderliğinin küresel sömürgeci egemenlik sistemindeki suç ortaklığının boyutunu ortaya koymaktadır.

Bu ziyaret, Pakistanlı askeri liderlerin, ümmetin yanında durmak pahasına Washington ile iyi ilişkileri korumaya öncelik veren onlarca yıllık politikayı yansıtmaktadır.Nitekim Trump, yönetiminin Pakistan'ı öncelikle İran'a karşı stratejik etkisinden ve Hindistan ile çatışmayı kontrol altına almadaki yardımından dolayı takdir ettiğini açıklamış olup bu çıkarlar, İslam ümmetine değil, ABD'nin hegemonyasına hizmet etmektedir.

Bu ihaneti daha da acı hale getiren şey, Pakistan halkının İslam'a olan derin sevgisi ve fedakarlıkları ile liderlerinin eylemleri arasındaki kopukluktur.Dolayısıyla bu açık bir ihanet olup Allah'ın emirlerine itaat edilmesi, ümmetin düşmanlarına düşman gibi davranılması, Müslümanların topraklarının savunulması ve şehitlerinin intikamını alınması vacibinin açıkça göz ardı edilmesidir.Yani böyle bir durumda vacip, hiç utanmadan terk edilmiştir.

Pakistan'daki Müslümanlara ve toplumlarımızdaki uzantılarına:Gerçek bir liderliğin, İslam'ın düşmanları önünde diz çökmemesi ve Filistin ve Keşmir, şimdi İran kan ağlarken sessiz kalmaması gerektiğini hatırlatırız.İleriye giden yol, Amerikan dayatmalarından siyasi ve ideolojik olarak tamamen kopmakta yatmaktadır.Sadece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasıyla Pakistan'ın askeri gücü, işgal altındaki toprakları kurtarmak, kutsalları korumak ve ümmete yönelik adaleti yeniden sağlamak için kullanılabilir.İşte o zamana kadar, Trump gibi bir savaş suçlusuyla her bir tokalaşma, Pakistan liderliğinin İslami bağlılıklarından ne kadar saptığını acı bir şekilde hatırlatmaya devam edecek.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Batı'nın Müslüman Gençlere Yönelik Ayartmaları: Zararları Ve Mücadele Yolları!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Batı'nın Müslüman Gençlere Yönelik Ayartmaları: Zararları Ve Mücadele Yolları!

Halkların galeyanının ve ümmetin uyanışının başlangıcının gölgesinde, Batı her zamanki gibi uyanışın ateşini söndürmeye ve bu uyanışın taraftarlarını dondurmaya kast etmiştir; böylece hak ehlinin sözlerini ve yürüyüşlerini örtbas edip on tane Batılının iki milyar Müslümandan daha iyi olduğunu zannetsinler diye -gerek medyada gerekse diğer yerlerde-, Batı'nın protestolarının ve Gazze'ye karşı tutumunun altını çizmek yoluyla onların arasında umutsuzluk tohumları aşılayarak kalplerinden tüm umut kırıntılarını absorbe etmeye başvurmuştur.

Yahudilerin korku ve iç karışıklığına, askerlerinin maruz kaldığı akıl hastalıklarına, Aksa Tufanı operasyonunun ardından binlerce kişinin göçüne ve geriye kalanların protestolarına sırtlarını dönerek Yahudileri yenilmez bir orduymuş gibi göstermek ve ölülere, yaralılara ve yıkıma odaklanmak yoluyla psikolojik savaş yürüttüler.Bazı protestocular, bu kişilerden bir fayda gelmeyeceğini ve atmosfere egemen olan soğukluğun sonucunda hareketin bir işe yaramayacağını zannederek seslerini kıstılar.

Öte yandan onların dikkatlerini dağıtmak, zihinlerini karıştırıp boşaltmak için, Körfez ve diğer yerlerde müstehcen festivaller ve ahlaksız partiler düzenlenmeye devam ettikleri görülmektedir; oysa ahlaksız kadınları getirmek için harcanan paralar, ümmete harcanmış olsaydı ümmet arasında yoksul ve fakir bir kimse kalmazdı!Ayrıca Sykes-Picot sınırlarını kutsallaştıran ve ulusal duyguları ve bölünmeyi pekiştiren karşılaşmalarda yarın kazanmak, taraftarları için en yüce ve en gurur verici hedeflerden biri haline gelmiştir!

Şeytanın bu takipçileri, boş kafalı ve dağınık bir zihne sahip olan bir kişinin, korkutulması, evcilleştirilmesi, susturulması ve zulmedilmesi kolay olan dengesiz bir kişiliğe sahip olduğundan emindirler.

Nitekim İslam, bu ikilemle nasıl başa çıkılacağını Subhanehu’nun şu kavliyle açıklamıştır:كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. (Siz ki) marufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız.” [Al-i İmran 110] Her şeyi bilen ve hikmet sahibi olan Allah, bizim için hayrı yaratmış ancak onun bizim içimizde var olmasının şartı, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak olup şehitlerin efendisini de; حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَامَ إلَى إمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ، فَقَتَلَهُ Hamza İbn Abdulmuttalib ve zalim yöneticiye karşı marufu emrettiği ve onu münkerden nehyettiği için zalim yönetici tarafından öldürülen kişi” olarak belirlemiştir.

İyiliği emredip kötülükten sakındırmak, İslam hakkında kamuoyu oluşturmaktır; böylece ümmet, sadece duygusal olarak değil, plana, metoda ve net bir hedefe dayalı olarak hareket edecektir; aksi taktirde Batı onu, kendi planları doğrultusunda istediği gibi yönlendirecek, fedakarlıkları boşa gidecek ve enerjisi tükenecektir.

Ey Müslüman gençler, Allah için fasıkların ayartmalarıyla ilgili savaşta dikkatli olun ve gücünüzün doruk noktasında olan gençliğinizi, dininizi ve dünyanızı ifsat eden bu münkeri değiştirmeye yönelik çalışmada kullanın.لا تَزُولُ قَدَمَا عَبْدٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ أَرْبَعٍ: عَنْ عُمُرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ، وَعَنْ شَبَابِهِ فِيمَا أَبْلَاهُ، وَعَنْ مَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَا أَنْفَقَهُ، وَعَنْ عِلْمِهِ مَاذَا عَمِلَ فِيهِKıyamet gününde insan şu dört şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldayamaz; Ömrünü
nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından,
malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel
edip etmediğinden.
” [Sahih hadis] Bu davayı omuzlarında taşıyacak olan sizlersiniz; o halde Usame bin Zeyd, Kutuz ve Baybars gibi olunuz. Allah'a yemin olsun, Allah'ın hak kelimesini yüceltmek ve O'nun dinine yardım etmek için kullandığı kimselerden olmanız, sizin için büyük bir şereftir. وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَYarışanlar işte bunun için yarışsınlar!” [Mutaffifîn 26]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatice Salih

Devamını oku...

Washington'dan Tahran'a: Askeri Saldırı Tek Seferlik Olup Rejim Değişikliği Gibi Bir Niyetimiz Yoktur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Washington'dan Tahran'a: Askeri Saldırı Tek Seferlik Olup Rejim Değişikliği Gibi Bir Niyetimiz Yoktur!

Haber:

CBS kanalının aktardığına göre, ABD hükümeti Pazar günü doğrudan Tahran’la iletişime geçerek, İran’a yönelik askeri saldırının “planlanan tek hamle” olduğunu, yani yeni bir saldırı düzenleme niyetinde ve Amerika’nın “rejim değişikliği peşinde olmadığını” bildirdi. Bu açıklama, bölgede daha büyük bir savaşa sürüklenmemek adına gerilimi kontrol altına alma girişimi olarak yorumlandı.(Sky News)

Yorum:

İran, tam teşekküllü bir nükleer programa sahiptir. Her ne kadar 22/06/2015 Pazar günü şafak vakti nükleer tesisleri imha edilmiş olsa da, program hala mevcut olup İran'ın programı yeniden tesis etmesi kolay ve bu çok uzun zaman da almayacaktır.Ayrıca bunu yapabilecek uzmanlar da vardır. Ancak bilinmesi gereken şey, Amerika'nın İran'a saldırıyı, Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asıf'ın üç gün önce Washington'a sürpriz bir ziyarette bulunarak Başkan Trump'la görüşmesinin ve aynı zamanda Suudi Savunma Bakanı'nın Tahran'a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmesinin ardından bildirmiş olmasıdır. Nitekim bu hamle, Pakistan ve Suudi Arabistan'ın Yahudi varlığının İran'a saldırısını kınamasıyla birlikte beklenmedik bir şekilde gerçekleşmiştir.

Trump'ın İran'a, müzakere masasına oturup ABD'nin şartlarını kabul etmesi için bir fırsat verdiğini açıklamasının hedefi, Yahudi varlığının, Pakistan ve diğer ülkelerin katılabileceği yıkıcı bir tepkiyi üzerine çekmemek için Netanyahu'nun bu saldırıyı gerçekleştirmesini engellemekti.

Trump, Yahudi varlığı için vahim sonuçlar olmaması amacıyla bu işi yapmak istedi; dolayısıyla o, bu eylemle hem bundan kaynaklanan kayıpları azaltacak hem de Yahudi varlığını tüm bölgeyi etkileyebilecek tepkilerden kurtaracaktı. Zira Trump, Netanyahu'nun bunu gerçekten yapması halinde bunun İran ve bölge için bir felaket olacağını biliyordu. Bu nedenle bölgenin onlarca yıl sürecek çevre kirliliğine ve telafisi imkansız kayıplara neden olabilecek tehlikeli maddelerden temizlenmesi ve konuşlanmış ordusunun bu etkilerden uzaklaşması için Yahudi varlığını uzaklaştırıp oyaladı ki, bununla İranlılara büyük bir hizmet sunduğunun ve onlara taşıyabileceklerini taşımaları için altın bir fırsat verdiğinin bilincindeydi. Ama bölgenin tahliye edilip boşaltıldığından emin olunca, askeri operasyonu gerçekleştirdi ve bunu da tek seferlik olarak adlandırdı. Yani Yahudi varlığını operasyona dahil etmedi, sonra bunu rejimin değişmeyeceği ve hedef alınmayacağı açıklaması takip etti. Böylece takip eden ile takip edilen arasındaki siyasi ve askeri işler idare edilmiş oldu.

Burada ümmetin, sömürgecinin türettiği işlevsiz rejimler gibi kendi içindeki sürekli varoluşsal tehlikeye dikkat etmesi gerekir; zira bu rejimler, İslam beldelerindeki siyasi sahneyi kendi çıkarlarını gerçekleştirmek ve korumak için yönetmekte ve Allahu Teala'nın şu hükmü gereği vacip olan ümmetin vahdetini engellemektedir:وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.” [Enbiya 92]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

En Önemlisi, Bu Anlaşmada ABD Hazinesi'nin De Yer Almasıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

En Önemlisi, Bu Anlaşmada ABD Hazinesi'nin De Yer Almasıdır!

Haber:

Yemen Press web sitesi, 20 Haziran Cuma günü “Tüm bankaların merkezleri resmi olarak Aden'e taşındı ve ABD Hazinesi ile Sana'ya para transferini kolaylaştırmak için üçüncü bir tarafın dahil edilmesi konusunda yeni bir anlaşma imzalandı!” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde şöyle dedi: “Yemen Merkez Bankası Başkanı Ahmed el-Mabeki'nin açıklamaları, Yemen'deki çoğu bankanın genel merkezlerinin Sana'dan geçici başkent Aden'e taşınmasının tamamlandığını ortaya çıkardı ve bankaların, Husi grubuyla ilişkilerini kestiğini açıkladı.Bu gelişmeler, Sana Araştırma Merkezi'nin X platformu üzerinden düzenlediği bir tartışma oturumu kapsamında geldi; nitekim el-Mabeki taşınmanın, yönetim kurulları ve veri sistemi de dahil olmak üzere tüm temel süreçleri kapsadığını vurguladı.”

Yorum:

Merkez Bankası Başkanı Ahmed el-Mabeki'nin 2 Nisan 2024 tarihinde, bankaların ana merkezlerinin taşınmasına dair şu kararı yayınlamasıyla dünya adeta yerinden oynadı: “Yemen ve Kuveyt Tadhamon, Yemen ve Bahreyn Şamil, Al-Amal Mikro finans Bank, Al-Karimi İslami Mikrofinans Bankası ve Uluslararası Yemen Bankası" Sana'dan Aden'e taşınacak, bu bankalara kararı uygulamaları amacıyla 60 gün süre verilecek, aksi takdirde SWIFT küresel finans sistemindeki lisansları iptal edilecektir. Riyad, bu kararın iptal edilmesi için çağrıda bulunmuş ve kararın uygulanmasının durdurulması için baskı yapmıştı. Nitekim bu karar iptal edilmişti; peki bugün onun yeniden hayata geçirilmesi konusunda yeni olan şey nedir?!

Dün, bankaların merkezlerinin Sana'dan Aden'e taşınması kararına karşı çıkanlar gizliydi ve Riyad ön plandaydı; bugün ise o, zayıf iktidar rejimlerinin politikalarını yönlendirmeye müdahale etmek için bir kılıf olarak “terörizmi” bahane eden Hazine Bakanlığı ile birlikte ortaya çıkmıştır.Nitekim daha önce Amerikan Kalkınma Ajansı, 2017 yılında Sana'dan taşınmasından bu yana, ana sektörlerinin yeniden yapılandırılması ve teknik alt yapısının yeniden şekillendirilmesi kılıfı adı altında, 2029 yılına kadar sürecek bir ortaklık adına Aden Merkez Bankası'nda faaliyet göstermişti.

ABD ve İngiltere'nin Yemen üzerindeki çatışması, ABD Kalkınma Ajansı ve “İngiliz-Amerikan” finans danışmanlık şirketi PKF'ye mukabil Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Bakanlığı aracılığıyla yaşanmaktadır.

Yemen'deki para birimimizi düzenlemeye hevesli olan Amerika'nın, Yemen’in para birimini Dolara endeksleyerek ve muazzam miktarda para rezervi bulundurarak, hem kendi Dolarını hem de dünya ekonomilerini çökmekle tehdit etmesi garip bir ironidir.İnsanlar, yozlaşmış kapitalist ekonominin kontrolü altında, zorunlu banknotların gölgesinde paralarının heba olmasını önlemek için geri dönmeye başladıkları altın standardına geçme düşüncesinden uzaklaştırılmıştır. Ama Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde, nakit paralarda altına dayalı sistemle muamele edilmesi egemen olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Kafir Yaptığının Farkında, Siz Yapmanız Gerekeni Yapmıyorsunuz!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kafir Yaptığının Farkında, Siz Yapmanız Gerekeni Yapmıyorsunuz!

Haber:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısının ardından millete sesleniş konuşmasında: ‘’Batı'nın sınırsız desteğiyle İran'a saldıran, Gazze'yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit işten çoktan geçmiş olacak.’’ dedi. (16.06.2025 Ajanslar)

Yorum:

Gasıp yahudi varlığını topraklarımıza yerleştirenler, kuruluşundan günümüze değin hangi amaç ve esasa binaen onu var ettiklerini gayet planlı ve programlı bir şekilde koordine etmekteler. Öyle ki gerek bu varlığın hamileri gerekse de işgalci varlık, kuruluş felsefesinden farklı bir yol izlemiş değildir. Mevcut ömrünün üçte birlik kısmı Ak Parti iktidarının hakim olduğu döneme denk gelen yahudi varlığı ile bu süre zarfında gerek diplomatik, gerek askeri, gerekse de ticari ilişkiler her zaman yüksek düzeyde seyretmiştir.

Hal böyle iken zaman zaman siyasi retorikler ile halkın duygularının manipüle edilmesi alışılagelen söylemlerdir. Yıllarca seçim meydanlarında Filistin’in sözde kırmızı çizgileri olduğunu haykıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarının devamını sağlamada bu söylemle hatırı sayılı bir destek almıştır. Gerek iç gerekse de dış siyasette Filistin’in kurtuluşuna çare olacak tek bir adımın atılmaması “Amelin olmadığı söz, tohumsuz tarlaya benzer. Ne ekilir ne de biçilir’’ kabilindendir. 20 aydır Gazze’de yaşanan soykırıma engel olma hususunda tek bir adım dahi atamayıp yerlerinde çakılı kalan başımızdaki yöneticiler, ne acıdır ki yahudi varlığının geleceğinden endişe edecek kadar ümmetten uzaklar.

Bakın kurulduğu günden bugüne sadece katliam üzerine programlanmış bu varlık, bu coğrafyayı kana bularken başımızdaki yöneticiler ise bu katil varlığa adeta kalkan olmaktadırlar. Öyle ki bu durumdan bu coğrafyadaki hiçbir lider beri değildir. Hal böyle olunca ümmetin tekrar dirilmesinin önüne geçen bu liderler, sahte yenilmezlik payesi verilen bu katil varlığa, bu topraklarda ona rağmen bir şey yapılamayacağı algısına hizmet etmekteler.

Sayın Erdoğan! Bu kafirlerin tek derdi bu coğrafyada tekrardan Müslümanların ayağa kalkmasının önüne geçmektir. Buradaki en önemli karakol da yahudi varlığıdır. Bu siyaseti sokaktaki çocuk dahi biliyor. Hal böyle iken Gazze ve diğer bölgeler bu kafirlerin planları çerçevesinde sistematik bir katliama maruz bırakılırken acaba sizler ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Sizin amacınız hamasi söylemlerle halkın gazını almak mıdır? Yoksa batının tasmalı kuduz köpeği olan bu varlığa elinizdeki güç ile dur demek midir? Madem yahudi varlığının bu hareketi sonunda pişman olacağı bir süreçtir, size düşen onun varlığı hakkında endişe duymak mı yoksa ortadan kaldırılmasını hızlandıracak eylemlerde bulunmanız mıdır? Bu söylemleriniz bu katil varlığın meşrulaştırılması değil midir? İslami kaygılarla hareket etmediniz öyle ki Gazze’de gözlerinizin önünde yüzbinlerce masum Müslüman katledildi. Katledilmeye devam ediyor. Şeyh İbn Teymiyye’nin dediği gibi “Zulmün bahanesi olmaz. Zalim, zulmü işlerken ne yaptığını en iyi bilendir. Mazluma düşen ise ona karşı adaletle mücadele etmektir.” Artık kurt ile avlanıp çoban ile ağlamayı bırakın. Önce topraklarımızı kafirlerin karargahı etmekten vazgeçin. NATO, BM gibi İslam’a düşman organizasyonları bir tarafa bırakın.  Ondan sonra sırtınızı ümmete dayayıp Allah’tan yardım ile onun dininin hizmetkarı olun. Bunu yaparsanız dünya ahiret izzetini elde edersiniz. Yapmazsanız yıllardır kafirlere hizmet edilmesine rağmen zamanı gelince atılan rejimlerin, yöneticilerin hali akıbetiniz olacaktır. Bu dünyadaki rezillik olur. Muhakkak ahiretteki rezillik ise çok daha şiddetli olacaktır.

Muhakkak Allah’ın dininin yardımcıları sadece korkuyu ona has kılıp, onun emrine göre mücadele etmekten geri durmayanlardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet SAPA

Devamını oku...

Yahudi Varlığı, Aslan Gibi Kükreyen Bir Kediden İbarettir, Bu Kadar Kabadayılık Yapıp İleri Gitmesinin Tek Sebebi, Müslümanların Başındaki Hain Yöneticilerdir

Yahudi varlığı, 13 Haziran 2025 Cuma sabahı İran’a sürpriz bir saldırı başlattı. Nükleer tesislerin ve askeri üslerin hedef alındığı saldırıda, nükleer bilim insanlarının yanı sıra çok sayıda üst düzey komutan ve güvenlik şefi hayatını kaybetti.

Bu saldırı, İran’ın iki aydır Amerika ile nükleer programı konusunda müzakereler yürüttüğü bir döneme denk geldi. Yahudi varlığının sürekli tehditlerine rağmen Tahran yönetiminin gerekli savunma tedbirlerini almaması, Yahudi varlığının tehditlerini fiiliyata dökmesine zemin hazırladı!

Aslında İran’ın, Yahudi varlığının Aksa Tufanı’nda yaşadığı aşağılanma ve rezaletten sonra daha dikkatli ve tedbirli davranması gerekirdi. Yahudi varlığı önce İran’ın Lübnan’daki partisine yöneldi, merkezlerini vurdu ve liderlerini teker teker ortadan kaldırdı. İran ise bütün bunlara rağmen kılını bile kıpırdatmadı. Ardından sıra Suriye’ye geldi; oradan da küçük düşürülerek çıkarıldı. En sonunda ise kendi ana vatanında, tam kalbinden vuruldu ve Lübnan’daki müttefikinin yaşadığı felaketin aynısını yaşadı.

İran, birçok koz ve önemli imkâna sahiptir; öyle kolay yutulacak bir lokma değildir. Yahudi varlığına kısmen de olsa etkili darbeler vurabildiğini gösterdi. Ama asıl sorun liderliğinde. Eğer gerçekten samimi bir liderliği olsaydı, bu gücü kullanır ve daha Aksa Tufanı’nın en başında Yahudi varlığına saldırıp kökünü kazıyabilirdi. Ama yapmadı. Aksine, Gazze’yi, Lübnan’ı ve sonra da Yemen’i Yahudilerin vahşetine terk etti. Artık çok geç ve pişmanlığın fayda etmeyeceği bir noktaya geldi. Ve en sonunda, kâfirin, o gayrimeşru Yahudi varlığını İslam ümmetinin bağrına bir emrivaki olarak saplama planlarında basit bir maşa olmaya razı geldi.

Ey Müslümanlar! İnsanın yüreğini burkan ve ciğeri dağlayan asıl şey, İslam ümmetinin yaşadığı bu acı gerçekliktir! Allah’ın üzerlerine zillet ve meskenet damgasını vurduğu şu ucube varlık, pervasızca saldırmakta, tehditler savurmakta, terör estirmekte, Müslüman kanı döküp onları yurtlarından sürmektedir. Ama buna karşın onu kökünden kazımak için gerçek bir gayret ve çabanın olduğunu göremiyoruz. Halbuki onun ne denli zavallı ve kağıttan bir kaplan olduğunu kendisi de biz de çok iyi biliyoruz. Yahudiler, Allah’ın yarattığı en korkak millettir! Bugün İran’dan gelen füzelerin Tel Aviv’e ulaşmasıyla ne kadar zayıf oldukları ortaya çıktı! İşte bakın, savaşı kazanamayacağını anladığı için şimdi de kendini soktuğu bu yeni bataklıktan kurtulması için Amerika’yı doğrudan savaşa çekmeye çalışmakta; ona yalvarmakta, ondan yardım dilenmekte ve onu kandırmaya uğraşmaktadır.

Ey Müslümanlar! Yahudi varlığının bu cesareti, Batı’nın ona giydirdiği sahte bir maskeden ibarettir. Bu maskeyi koruyup kollayanlar ise Müslümanların başındaki hain yöneticilerdir. Bu yöneticiler, koltuklarını korumak için her türlü onursuzluğu kabul etmiş piyonlardır ve İran’daki yöneticiler de bu gruba dahildir. Bu yöneticiler, ümmetin düşmanlarına, özellikle de Amerika’ya hizmet etmek için ellerinden gelen her şeyi yapmış, kâfirlere karşı uysal, kendi halklarına ve müminlere karşı ise birer zorbaya dönüşmüşlerdir.

Ey Müslümanlar! Ey güç ve kuvvet ehli! Şunu kesin olarak bilin ki, Allah, din ve müminler düşmanı bu Ruveybida yöneticilerin yönetimi altında yaşadığınız sürece asla ne onurunuz ne de bir saygınlığınız olacaktır. Ve şunu da bilin ki, gaspçı ve çocuk katili bu ucube varlığı ortadan kaldırabilecek ve aşağılayacak tek güç, Allah’ın vaadi ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Hilafet Devletidir.

Bu yüzden Hizb-ut Tahrir, sizi Allah’ın emrine uymaya ve samimi bir şekilde çalışmaya çağırıyor. Gelin, Allah’ın yardımcıları olun; bu çürük tahtları ve bozuk düzenleri yıkın, Allah’ın Şeriatını hâkim kılın, insanları ve toprakları özgürleştirin ve Allah düşmanlarına şeytanın vesveselerini unutturun. Unutmayın, siz iyilik ve hidayet ümmetisiniz ve siz buna layıksınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Devamını oku...

““İsrail”in Kurulmasından Sonra Birleşik Bir Arap Dünyasıyla Karşılaştık, Biz de Onu Zamanla Parçaladık”

Netanyahu, bu ifadelerle hem kendi halkına hem de uluslararası kamuoyuna seslenmekte, sanki büyük bir şey başarmış gibi övünmektedir. Tipik bir Siyonist aldatmacasıdır! Hiç yapmadığı şeyleri yapmış gibi göstererek, her zamanki gibi yalan söylemekte ve iftira atmaktadır! Çünkü, gazaba uğramışların yapay varlığı daha ortada yokken ve Hilâfet Devleti daha yıkılmamışken “Arap dünyası” diye bir şey yoktu; Aksine tek bir devletin çatısı altında toplanmış tek bir ümmet vardı. Sen mi böldün bu ümmeti? Asla! Seni hile ve desiseyle yetiştiren efendilerin böldü! O efendilerin ki, bu ümmetle asırlar boyu savaşmış, onun satvetini tatmış ve başkentlerinin birbiri ardına düştüğüne şahit olmuşlardır. Konstantiniyye fethedilmiştir, Roma’nın da sırası gelmişti. Ama Allah’ın takdiri, onu yeni bir fetih için saklamıştır. Allah’ın izniyle o gün gelecektir.

Batı’daki efendilerin, bir zamanlar karşılarında tek parça bir İslam dünyası olduğunu ve onun gücünün nereden geldiğini çok iyi biliyorlardı. Sonra, İslam ümmetinin bir anlık dalgınlığından ve zayıflığından faydalanarak, insanların zihinlerine ve kalplerine sızdılar. Aralarına fitne tohumları ekip milliyetçilik ve ulusalcılık ateşini körüklediler: ‘Bu Arap, şu Türk’, ‘bu Kürt, şu Berberi’ diyerek ayrımcılık yaptılar. Bölünme çağrılarını, dinin ve İslam kardeşliğinin önüne geçirdiler. Sonuç olarak ümmetimizin birliğini paramparça ettiler ve tek bir vücuda saplanmış bir neşter gibi, o meşum Balfour Deklarasyonu’nu da doğuran Sykes-Picot Anlaşması’yla topraklarımızı paramparça ettiler.

İslam ümmetinin birliği, bize hayal ürünü sınırlar ve ayrılıkçı bayraklar dayattıkları gün parçalanmıştır. Sonra bize, bu sınırları ve vatanları kutsamamız gerektiğini söylediler. İşte o zaman, sizin habis nutfenizi hile ve melanet rahmine yerleştirdiler. Gözünde bir köpek kadar bile değerli olmadığınız Batı sizi yeryüzünün dört bir yanından toplayıp kutsal toprağa yerleştirdi. Siz doğduğunuzda, Batı bizim topraklarımızda egemen olmuş, çıkarlarını korumak için başımıza hain yöneticiler dikmişti. Sonra sizi, topraklarımızdaki ileri karakolu yaptılar ve birliğimizi parçalamak için bir hançer gibi böğrümüze sapladılar. Kısacası siz, Batı’nın kurduğu ve sizin gibi gayrimeşru bir yapıya yakışan piyon rejimlerin kucağında doğdunuz. Dolayısıyla ümmetin bölünmesiyle sizin varlığınız, bir madalyonun iki yüzü gibidir.

Sonrasında ise Batı, piyon yöneticilerin ve hain Filistin Kurtuluş Örgütü’nün de yardımıyla sizin varlığınızı Mübarek Toprak Filistin’e yerleştirmeyi başardı. Şimdi de ihanet dolu barış anlaşmalarıyla bu duruma bir yasallık kazandırmaya çalışıyor.

Evet, Filistin’i ancak ümmeti parçaladıktan sonra alabildiniz. Evet, şu anda Gazze’yi, Lübnan’ı, Suriye’yi, Yemen’i ve İran’ı bombalıyorsunuz. Bu bölünmüşlük size hizmet ediyor; halkın duyarsızlığı ve yardımların kesilmesi gücünüze güç katıyor. Ve tabii tüm bunları, sizi bu topraklara yerleştirenlerin desteği, koruması ve silahı olmadan asla yapamazdınız. Ama bütün bunlara rağmen bugün biz, ümmetin sinesinde birliğin soluğunu duyuyoruz! Ve cihadın o kutlu manasının, çekilen çilenin tozu dumanı arasından yeniden şahlandığına tanık oluyoruz. Şüphesiz ki bugün İslam ümmeti, o kutlu birliğinin özlemiyle yanıp tutuşmaktadır! Zira artık zayıflığının sırrına ermiş, düşmanını tanımıştır. Şimdi tek ihtiyacı, onu parçalayan satılmış rejimleri alaşağı etmek için kenetlenmektir. Nasıl ki bu toprakları ümmetin zayıflığı ve bölünmüşlüğü sayesinde ele geçirdiyseniz, emin olun ki bu ümmet de sizi ve efendilerinizi kendi gücüyle ve birliğiyle buradan söküp atacaktır. Sonuçta siz, yakında esecek olan ümmet rüzgârının savurup yok edeceği bir toz zerresinden başka bir şey değilsiniz.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُون “De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” [Tevbe 52]

إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً“Allah, işinde galiptir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.” [Talak 3]

Devamını oku...

Bir Dava Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

Mebruk Bin Nasır

وَلَنَبْلُوَنَّكُم بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.” [Bakara 155]

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, değerli üyelerinden Mebruk bin Nasır kardeşimizin 19 Haziran 2025 Perşembe günü fani dünyadan baki âleme göç ettiğini derin bir üzüntüyle duyurur. Merhum, zulmün ve istibdadın en zifiri karanlığında dahi Hizb’in saflarında bir meşale gibi parlayan gençlerindendi. Bu uğurda önce Burgiba, sonra da Bin Ali dönemlerinde hapis yattı. Hapis yıllarını büyük bir sabırla ve her şeyin karşılığını Allah’tan bekleyerek geçirdi. Zindan duvarları ardında dahi davasına olan sadakatini ve onu omuzlama sevdasını bir an bile yitirmedi. Hayatının son anına dek, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’e davet ederek, Rabbinin vaadine ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine olan sarsılmaz imanıyla davasında sebat göstermiş ve bu hal üzere vefat etmiştir. Biz onun böyle olduğunu düşünüyoruz. Biz Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmayız.

Allah’tan, Mebruk bin Nasır kardeşimizi Firdevs’i Ala cennetinde ağırlamasını; onu, Allah’ın nimet verdiği Peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle birlikte eylemesini niyaz ederiz. Bunlar ne güzel dostturlar.

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz şüphesiz Allaha aitiz ve şüphesiz Ona döneceğiz derler.” [Bakara 156]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER